On bir adım, kendime kahve koymak için atmam gereken. Kendimize varmak için kaç adım lazım kendimize doğru atılması gereken? Kaç adım geri gitmeliyiz kaçmak için?
Bu denli aynıyken nasıl bu kadar farklı olabilir insan dediğimiz canlı? Bunları daha önce düşündüm mü yahut yazdım mı hatırlamıyorum. Yıllar içinde değişen şeyler var, değişmek yani bir şeylerin yerine yeni bir şeylerin gelmesi. Tıpkı kıyafetler gibi, eskiyen düşünceler gibi atılmalı hepsi, lazım ise yenileri gelmeli ve insan ne bir düşünceye ne de bir eşyaya bağlı kalmamalı bu gelip-gidilen dünyada.
Tuhaf bir ironi, ölmek de belki eski ile yeninin yer değiştirmesi..
Değişmeyen şeyler de oluyor tabi, insanın içi değişmiyor mesela. Karakter mi demeli bilmiyorum hani şu yedisinin ve yetmişinin bir tutulması hali. Elbette aynı değil, üzerine giydiğin onca yıl varken nasıl yedisindeki bir çocuğun hafifliğini taşır yetmişindeki biri? Kendimizle ilgili gerçekler belki kendimize adım attıkça anladığımız, değer verdiğimiz şeyler, yıllar içinde değişmeyenler.
İçtekini tanıma arzum, içimdeki görülsün diye mi? Kimse ilgilenmiyor kimsenin gerçekleriyle, çok konuşma diyor arkadaşlarım, duyduklarım ilgimi çekmiyor çoğu zaman. Öylesine sıradan ve olağan olayları anlatıyor ki insanlar içimden bunlar zaten instagram paylaşımları diyorum. Damağında anıların tatları kalmıyor, seyretmekten çok bir cihaza kaydetme peşindeler, martıların her akşam üzeri çenebazlık ettiklerini duymuyorlar, suyun üzerindeki hafifliği hissetmiyorlar ve güneş tüm parlaklığı ile selamını verirken yanmıyor gözleri.
Kendi içine dönüp bakmayan benim içtekimle ilgilenir mi hiç diye soruyorum, onlar öylesine konuşurlarken aklıma Sezen'in sözleri geliyor;
"Ne zaman ki güzel bir şey görsem sensiz içime sinmiyor"
Güzel bir şey gördüğünü anlar mı, anlasa içte birşey var mı ki sinip sinmediğini anlasın diyorum.
Tüm bu sorular beni tuhaf soruları olan biri yapıyor, oysa anlamaya çalışıyorum sadece ve yıllar sonunda farkediyorum hayatı algılayışımın romantik olduğunu, buradan geriye gitmeye niyetim yok. Kaçmıyorum bu sefer kendi gerçeğimden.
Ve sırf kapağı iyi diye satın alınan, bir kitaplıkta kapağı hiç kaldırılmadan öylece eskimeye mahkum edilen kitaplar gibi olamayacağımı biliyorum. Kelimelerim kıymetli, anlamak için çabası olmayana hediye edemeyecek kadar cimriyim.
Neyse sizi çok fazla tutmayayım, kendinize doğru attığınız adımınız çok olsun sevgili okur, en güzel manzaralar kendi iç yolculuğunda olur.