2 Kasım 2011 Çarşamba
Memento mori..
ölümden korkuyorum ben..
evet hem ölmekten, hem de ölmelerinden korkuyorum..
hayır önemli değil nasıl olduğu, acıda çekse insan, ölmek ölmektir işte..
yok, daha ölümle tanışmadım ben, ve haklısın sen;
başa gelmeden bilinmez bir 'ölüm' insanı ne denli yakar...
hayatın ironisi ölümdür, bir gün en yaşıyorum sandığınız anda, her şey yitip gider.. ne o son bir söz söyleyebilir, ne siz son bir kez sarılabilirsiniz.. öylece giderler işte..
işin en kötü yanı şudur, bir yaşamak zamanında, hep bastırılmış duygularımız olur..
bazen öyle bi an gelir ki dilimize dolanan şarkıyı yüksek sesle söylemek isteriz ama çevremizdeki insanlar yüzünden mırıldanmaya devam ederiz, düşük dudaklarımızı gülümsetecek şey insanlardan çekindiğimiz için içimizde patlayan çığlıktır bazen, en çok görmek istediğimiz yeri hep 'zamanı' değil diye erteleriz, sokakta top oynayan çocuklara özeniriz bazen, yaşımız 10lu hanelerde değil artık diye ondan da vazgeçeriz, yürürken dinlediğimiz müzik bize bi enerji verir bazen dans etmek geçer içimizden, ama deli derler diye onu da yapamayız, ya da soğuk hava titretir sizi, zıplamak koşmak ısınmak isterken 'edepli edepli' yürürken buluruz kendimizi, bazı sevdaları sırf 'artık olmaz' diye içimizde bırakırız, oysa belki de en çok olabileceği andır.. bütün dünyaya onu sevdiğimizi duyurmak isteriz bazen, ama ona bile söyleyemeyiz.. ve bütün bunları, bizi hiç tanımayan, hayatımızda yeri olmayan hatta yüzlerini hafızamıza kazımaya lüzum görmediğimiz insanlar bizi ayıplamasın, garipsemesin diye yaparız. 'başkaları' için, yaşamayı erteleriz..
yaşam en sonunda bitecek bir oyun, oyunun başrolü kendimiz, ve bütün oyuncular da bizimle birlikte gidecek bir gün, olur da kapanırsa perdemiz..
ışık kapandıktan sonra, karanlıktır bize kalan, ve ölünce geride bıraktıklarını hatırlamaz insan, ölmek ölmektir çünkü. hiç ölmedim ama, bence doğrusu bu..
hayatı erteleme, yaşamı içimizde bırakma lüksümüz yok bu yüzden, içinizden geleni yapın gitsin! müzik size enerji mi verdi, gidin dans edin, sokakta top oynayan çocuğa mı imrendiniz, gidin çocuk olun, yolda bağıra bağıra şarkı mı söyleyesiniz geldi, durmayın söyleyin, elbet bi eşlik eden çıkar, çığlık mı atmak istediniz, tamam onu sokakta yapmayın ama çıkın yüksek bi yere bağırın bağırabildiğiniz kadar, bakarsınız aşağıdakilerde cesaret bulur sizden, artık olmaz demeyin aşkınız için, bir ömür boyu geçmişe takılı kalabilirsiniz hiç yapamadıklarınız yüzünden, ve de dünyaya haykırmak geçiyorsa içinizden, durdurun insanları, gösterin sevgilinizi, varya, ben buna aşığım diyin, bırakın utanırsa utansın sevgiliniz, bir gün o da anlar nasılsa.. arkadaşınızı gördüğünüzde özlediğinizi farkettiğinizde, çekinmeyin etraftan, atlayın boynuna, kucağına, sırtına, şımarabildiğiniz kadar şımarın, merak etmeyin, kızmazlar, olsa olsa yüzlerinde bir tebessüm oluşturursunuz..
bırakın deli desinler size, onlar akıllı da noluyor sanki.
belki yarın yok hem sizin için, hem sevdikleriniz için..
her şeyi bırakın gidin çılgınlıklar yapın demiyorum, sadece içinizde bırakmayın..
ölerek yaşayacağını bilmek, eğer gerçekten bunun ne anlama geldiğini biliyorsanız, inanın çok zevkli !
bu yüzden...
ölmeden önce 'yaşayınız' hepiniz.
duran duran-come undone
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)