23 Mayıs 2012 Çarşamba

ağlama değmez..


'Ayrılık da sevdaya dahil' diyor Atilla İlhan..
ayrılanların hala sevgili olduğunu ekliyor ardından.

peki bu ayrılanlara ne katıyor?

Ayrılanlar seviyorlar mı bakalım birbirlerini? hem madem sevecekler ayrıyken de, niçin ayrılıyorlar o zaman?
hayır ayrılanlar sevmiyor birbirini, sadece bir tarafın sevgisi sürüyor, diğeri hayatına devam ediyor.
O tek tarafın sevgisi de yaramıyor hiçbir şeye, kendine yazık ediyor seven, dışarıya güçlü bir imaj çizse de, bitti gitti daha da olmaz dese de, yalnız kaldığı anlarda bir hüzün çöküyor üstüne, hele başını yastığa koyduğunda mücadele etmek imkansız hale geliyor dillendirmek istemediği duygularıyla. Geceler düşman oluyor ayrılanlara, ayrılıp da hala o sevgiliyi özleyenlere.. Yanıyor canları 'o artık yok' cümlesini her kurduklarında.

Ama bu acı da geçiyor, ölüm acısının bile üstesinden gelirken insanlar, yaşayanlar için tutulan yas çok da uzun sürmüyor. O ayrılıp da hala sevgili kalmaya çalışana, bir gün bir şeyler dank ediyor. Görüyor karşısındaki yaşıyor hayatını, anlıyor artık umursanmadığını.. Biraz geç oluyor, biraz da güç oluyor ama sonunda anlıyor; dünya dönmeye devam ediyor..

İşin en kötü tarafı bir ayrılık halinde, o kişiyle geçirilen zamanda gidiyormuş gibi oluyor, yani insanın ömründen uçup giden aylar, yıllar olabiliyor. bir de ayrılık sonrasında o sürünerek geçirilen zamanı eklersek, ömürden giden bir hayli fazla oluyor.

Zaten bitmiş bir ilişki için, gidip hayatını yaşayan sevgili için, sen ayrıyken de sevgili olmuşsun olmamışsın ne yazar peki, bunu sorgulamak gerekli?
Saplantı haline getirmemeli gideni, aksine üstesinden gelmeli.
Nasıl mı?

Çıkıp dışarıya gezmeli, kitaplar okumalı, filmler izlemeli, bol bol arkadaşlarla zaman geçirmeli..
Güneşli günlerde geniş kahkahalar atmalı, sonra hayaller kurmalı, istediğin hayatı yaşadığın hayaller..
Güzel güzel giyinmeli, kendini en çok ayrılık sonrası zamanlarda beğenmeli, insanların beğenisinin insana iyi geldiği yıllardır biliniyor nasılsa.
Kafayı hep meşgul etmeli, gideni hiç düşünmemeli, ne zaman aklına gelse hop dağıtmalı bütün fikirleri.
Bir uğraş bulmalı, ne olursa olsun seni oyalayan, çünkü zaman en büyük düşman. Ne kadar çabuk geçerse o kadar iyi gelecek olan..
Bir yerlere gitmeli sonra, hayatın devam ettiğini hayatın içinde görmeli, biraz nefes almalı, uzaklaşmalı hep olduğun bulunduğun yerlerden.
Giden sevgiliyi görmemeli, bakmamalı onun ne yaptığına, takip etmemeli gizliden ve en önemlisi bahsi hiç geçmemeli arkadaşlarlayken.
Müzik dinlemeli hüzünlendiği an, ama melankoliye bağlamamalı, aksine dans etmeli yorulana kadar, çoşmalı. Saçma şarkıları ezberlemeli, saçma sanatçıları dinlemeli belki, ama hüznünü atmalı ne pahasına olursa olsun.
Geceleri yastığa koyduğunda başını, direnememeli uykuya yenik düşmeli.
Ertesi gün uyandığında ise umutla başmalı, yeni günün ona neler getireceğini bilmemenin heycanını taşımalı.

kimse vazgeçilmez değil, biliyorum bunlarda kolay değil, ama geçiyor hepsi, o hayatına girmeden önce nasıl yaşıyorduysan hayatından çıktıktan sonrada yaşıyorsun.

Unutmak istediğinde unutuyor, aşmak isteyince aşıyorsun.

tek bir şeyden emin olabilirsin, gün gelecek, giden sevgiliyi 'zamanında ne üzülmüştüm onun için' diyip, ardından 'gençlik işte, şimdiki aklım olsa..' cümlesiyle sürdüreceksin..

Kaç gününü, ayını, yılını feda edeceğine sen karar ver şimdi..

geçmişe bakıp durursan, önünü göremez devamlı takılır düşersin, ardına bakarak koşan çocuklar gibi.
sırf bu yüzden, insan, geleceğe bakarak ilerlemeli.


friends