belki de başından beri yanlış öğrendiğimiz bir şey vardır: büyük mutluluklar için büyük acılar çekmeye gerek yoktur.
ben bir keresinde hiç unutmam - ki doğrusu nasıl unutulacağını da bildiğim söylenemez- çok sevmiştim, bunu çok istememiştim aslında çünkü biliyordum sevgiden sonra gelecek olan felaketi ama katiline aşık olurmuş ya insan işte öyle bir engel olamamaydı benimkisi.
sevince değişik oluyor insan, dünya daha yaşanılabilir oluyor, güneş daha parlak ay daha belirgin, mehtap bile daha romantik oluyor. şarkılar daha anlamlı geliyor ,stelik hiç farketmiyor ne dinlediğin, arabeskten pop'a her biri ayrı güzel işte.
yazının girişinden anlayabileceğiniz gibi sonra bitti tabi ki, tıpkı bir günün bitmesi gibi, bir şarkının, sözün bitmesi gibi bitti, bir romanın bitmesi gibi değildi daha çok bir kısa öykü olurdu bizim aşkımızdan. bıçakla kesilmiş bir et gibi, kesildiği belli ve derin. işte öyle bitti.
3 gün doğmadı güneş, sanki ben değilde o terkedildi dünya tarafından, ay bile göstermedi yüzünü. ya da bilmiyorum belki de ben ilk 3 gün evden dışarı adım bile atmadım bu yüzden bana öyle geldi. sonra şarkılar başladı, ayrılıktan bahseden, ayrılığı betimleyen. bir şiir okudum, bi kitap bitirdim. nedense hepsi en az benim kadar üzüldüklerini anlatıyorlardı. sanırım hepimizin acısı ortaktı.
sanki aynı adamı sevmiş, aynı aşkı yaşamış ve aynı şekilde ortada kalmıştık. ortak bir yalnızlığı paylaşıyorduk artık bütün şairler, romancılar-doğrusu yazar ama romancı demek geldi içimden- ve şarkıcılarla.
onlar benim kadar kırıldı mı bilmiyorum ama ben toparlayamadım işleri bir daha, ülkeyi terketmeyi denedim ama baktım kendimde benimle geliyor, onu 1 haftalığına bakması için komşuya falan bırakamıyorum, vazgeçtim. aşkımda geçti sonra, üzüntüm de. artık geceleri aklıma bile gelmiyor, hatta birinin acısını gördüğümde bile düşünmüyorum, düşünsem de gülüyorum zaten dalga geçercesine.
acı da geçti aşkta bitti ama öyle bir yerden kırıldım ki, onaramıyorum. kimseye aklımdaki düşünceler olmadan bakamıyorum. karşımdakinin sözlerine ben altyazılar geçiyorum, öyle eminim ki her şeyin biteceğine, başlayamıyorum. ne zaman bir adım atmak istesem, bir de bakıyorum arkamı dönmüş kovalayan biri varmışçasına nefesimin yettiği yere kadar koşuyorum, kaçıyorum artık, hem kendimden hem karşımdakinden, hem sevgiden.
çünkü biliyorum bedel ödenmeden mutlu olunmayacak, ve ben artık vadesi ömürden uzun sürecek borçlar istemiyorum.
mutlu olmanın bedeli büyük acılar olmamalı çünkü o büyük acılar yüzünden ben artık mutlu olmak istemiyorum.