12 Ağustos 2014 Salı

taşınmak harbi bir mesele

taşınmak: kişinin bulunduğu/yaşadığı ortamı bırakıp yeni bir ortam edinmesi.
gerekenler: yeterli sayıda koli, gazete kağıdı, koli bandı, ip, kamyon, eşyaları indirip bindirecek insan. 

taşınmak dünyanın en değişik duygularından biri bana kalırsa, hele ki 5 yıldır aynı evde yaşadığımı düşünürsek. ki ondan öncen de 10 senemi bir başka evde geçirmişliğimi belirtmek gerek. 
bu sene ilk taşınmamı baba evimin yer değiştirmesi ile yaşadım, ilk-orta ve lise dönemimi yaşadığım o evden ayrılma anına şahit olamadım ama hiç bilmediğim bir eve gitme duygusuyla yüzyüze geldim 10ay kadar önce, zira bu topluluk içinde birden çırılçıplak kalmak gibi bir şeye benziyor, gerçi hiç kalmadım ama kalanınız varsa şu an anlıyordur beni eminim.

10 sene boyunca o baba evinin her köşesine bir anı bırakmıştım ben, zayıflıklarım, korkularım, başarılarım, başarısızlıklarım, aşk acım, Sezen’ im (ve evet ben 8yaşından beri sezen dinlemekteyim), mutfak fareliklerim, televizyon keyiflerim, balkon nöbetlerim, yazları yere serilen yataklar.. 
Fırından çıkan taze çörek kokusuyla 5 yaşına döner ya insan, işte ben bir daha hiç beş yaşıma dönemeyecekmişim gibi bir duyguya kapıldım başka bir evin kapısını araladığımda. Sanki ömrümde bir eşikten atlamışım ve bir daha o eve ve o evde bıraktığım anılara hiç dönemeyecekmişim gibi hissettim. 

Şimdi de aynı duygunun daha da fazlasını kendi evimde yaşıyorum. İnsan taşınınca anıları kalıyor sanki bedel niyetine, taşınmanın bedeli; "anılarından vazgeçmek" oluyor. 
toparlanıyorsun çünkü, evinde başkalarını anımsatan her şeyi topluyor ve önce gazete kağıdına sarıyor, sonra bir kolinin içine koyuyor ardından da bantlıyorsun. 
işin tuhafı yeni evinde onları açmıyorsun. 

eski çok yakın arkadaşınla paylaştıkların, aşık olduğun adamın sana yazdıkları, senin ona yazdıkların, hiç tanımadığın birinin yazdığı, tanıdık birilerinin notları, evine gelen arkadaşlarının evden gitmeden önce aynaya yapıştırdıkları, evinde her biri birini anımsatan ve her biri birine ait olan ufak tefek şeyler, o birbirinden neşeli fotoğraflar, hepsi ama hepsi bir kolinin içine hapsoluyor. önce duygulanıyorsun, her birini tek tek inceliyorsun -ki sırf bu yüzden taşınmak çok zaman alıyor- sonra usulca bırakıyorsun, koliyi koyuyorsun bi köşeye, yeni evinde belki bir gardırop üzerine.

sonra ne mi oluyor? 

hayat devam ediyor, zaman ilerliyor, gerçi bir minik adamın söylediğine göre -zaman ilerlemiyor, insanlar ilerliyor- ve bu minik adam bu yazının bir köşesinde bu sözle hep hatırlanacak bir anı oluyor. 
yeni yazılar oluyor, yeni fotoğraflar çekiliyor, yeni gelenler yeni küçük şeyler getiriyor, yeni anılar birikiyor, ve sezen söylüyor; 

şerefine kalksın bütün kadehler, çok yaşasın yaşasın yaşasın hep yenilenenler!