Hayatınızın bir roman olduğunu düşündüğünüz olur mu hiç?
Ben sıklıklıkla düşünürüm, hatta buna inanmış vaziyetteyim sanırım. Herkesin hayatı okumakta olduğu bir roman, sonunu henüz bilmediği. En güzel kısmı ne biliyor musunuz?
Bu hikayenin kahramanı sizsiniz. Prensesi kurtarmak için ejderhayla savaşan da, uzun yollar katedip evine dönmeye çalışan da sizsiniz. Hayatta kalma mücadelesi verdiğiniz bir romanın içindesiniz.
Onca şey yaşıyoruz hayatımız boyunca, eminim her birinizin anlatacak tonla hikayesi söyleyecek onca sözü vardır. Haksızlığa da uğradık hep beraber, arkadaşlarımıza gereğinden çok değer verip niçin mutlu günlerinde yanlarında bizleri istemediklerini de sorguladık, biliyorum hepimiz farklı kentlerde bir şeyler bulmayı umut edip, ve başka tenlerde bize uymayan ilişkiler yaşayıp, bulduğumuzu sandık ve mutlu olduğumuza inandık. Ve biliyorum hepimiz sonunda aynı acıyı duyduk, çünkü hayatta mutluluğun ve acının ortak bir dili var. Sevinçlerimiz ortak, tıpkı gözyaşlarımız gibi. İki farklı kentte birbirinden ayrı iki insanın aynı adama ağlaması bundan, ve iki birbirini hiç tanımamış insanın aynı olaya yaşadığı sevinç.
Ve iki insanın çoşkunluğundan bir isim doğar bazen. Adına ne dersek diyelim, içimizde aynı güzelliği uyandıran.
Dinlediğimiz şarkıların bizde uyandırdığı ortak melodiler olduğuna da eminim. Kinlerinize ortak değilim, ama öfkenizi çoğu zaman anlayabiliyorum çünkü benim kitabımın yazarı da sizinkinden çok farklı değil. İsterdim kendi hikayemi açık yüreklilikle anlatabilmeyi, hepinizin istediği gibi. Sırlar insanı tutsak ediyor, en yüksek tepelere çıkıp haykırmak istiyoruz çoğumuz şu an biliyorum. Yedi milyar kişi aynı toprak parçasının farklı iklimlerini yaşıyoruz, anlıyorum. Kültür farklılıklarımız olsa da birbirimize ne kadar yakın olduğumuzun farkında mısınız?
Ortak dilimiz duygularımız, mantıklı yaşamak için elimizden geldiği kadar çabalasak da, sanırım kendimizden kaçamıyoruz. Ve kahramanımız her gün yeni bir hikaye potansiyeli ile uyanıyor. Hayat işte sırf bunun için yaşanılabilir geliyor, yaşamın gizemi yine yaşamda saklı. Yeter ki doğru tepeden bakalım.
Ne yaşarsak yaşayalım, hikayemiz ölümüne kadar hayatta olmak. Ne getireceğini bilmeden, riskleri göze alarak, ve geçmişe gülümseyerek bakarak. Hepimiz kendi iç yolcuğumuzun yorulmak bilmez yolcularıyız. Bu yüzden en çok kendimize sarılmalı ve sığınmalıyız.
Bir sonraki hikayede bizi nelerin beklediğini bilmemenin verdiği gizemle, yolculuk ediyoruz kendi içimizden, dış ülkelere..
Bu da yazının şarksı;
https://www.youtube.com/watch?v=XMLmYmPsUSs