Böyle diyor Madonna " Power of Goodbye" adlı şarkısında.
Peki biz ne zaman "bırakamaz" olduk çoktan biten şeyleri? Çevremdeki ilişkiler birbirinin farklı versiyonlarını oluşturuyor. Giriş, gelişme ve sonuç çoğu zaman aynı, yaşlar ve yaşantılar değişiklik gösteriyor bazen, hepsi bu.
Herkes kendisini sevecek bir insanın peşinde, sevmekle hiç ilgisi olmayanlar bile. Sevgilerin girdiği açmazlar ise akıl alır gibi değil. Biliyor musun;
"Yanlış doğruyu getirmiyor, yanlış sadece yanlışa gidiyor"
Ben biliyorum, bilmeyenlerin ise en kısa sürede öğrenmesini temenni ediyorum. İlişkilere her zaman kolay başlanmıyor belki ama yanlış bile olsa çok zor bitiriliyor. Acaba bu optimist bakışımızdan mı kaynaklı, yoksa romantik oluşumuzdan mı? Yoksa sadece hırsımızdan mı?
Çoğumuzun bir ilişkiden doğru dürüst bir beklentisi bile yok, beklentiyi düşük tutarsak mutluluk çabuk gelir sanıyoruz ama öyle de olmuyor açıkcası. Bir çoğumuz kendimize değer katacak insanları istiyoruz yanımızda, sohbetiyle, hayata bakışıyla, enerjisiyle bize katkısı olsun istiyoruz, aklına güvenebileceğimiz insanlar istiyoruz. Toplumda gurur duyabileceğimiz adamlar ve kadınlar hayal ediyoruz, beklentiyi düşük tutmak bu yüzden işe yaramıyor zaten çünkü hayallerimizi hep yüksek tutuyoruz. Ama tabi sınırlı sayıda "ideal insan" üretildiği için çoğumuz çoğu zaman o kişileri hayal sanıyoruz. Ve çok da beğenmediğimiz insanları belki istediğimiz formlara dönüştürebiliriz diye hayatlarımıza alıyoruz. Yarım yamalak insanlar oluşuyor sonra, çünkü kendiliğinden olmayan, kendine döner eninde sonunda. Tüm bu süreç boyunca saat işliyor, zaman geçiyor ve "uzun ilişki" süresine uyan bir ilişkiniz oluyor. İşte ayrılmak tam da bu noktada imkansızlaşıyor. Emek verdim sanıyorsun, onca şey yaşadık diyorsun -ki çoğu zaman yaşanmaması gereken onca şey yaşanmış oluyor- düzeltebiliriz diyorsun, ha gayret diyorsun, farkına varmadan hırslanıyorsun, ayrılığı bir yenilgi sayıyorsun, ayrılacaksan karşındaki acıdan gebersin ayrılıktan sonra istiyorsun. Herkese inat en çok da kendine tabi, ilişkiyi bitirmiyorsun.
Sonra ilişkin bir enkaz oluyor; ya göçük altında sen kalıyorsun ve birileri sesini duysun istiyorsun ya da göçük altında yaşayan birilerinin sesini duymaya çalışıyorsun. Oysa batık müteahhitten evi bile isteye sen satın almıştın, hatırlıyor musun?
Kansere yakalanmış ve hiç ümidi olmayan hastalara dönüşüyor bir zamanların sağlıklı insanları, mutsuz dört duvarlar, hücrelerini yiyor içten içe, duvarlar değil de insanlar oluyor rutubet bağlayan.
İlişkiler eğer çok da uygun olmadığınız insanlarla yaşanıyorsa bir bırakma zamanları oluyor. İşte o zaman bütün cesaretinizi toplamalı, hırslarınızı bir kenara koymalı ve özgürlüğünüze kavuşmak için bırakmalısınız. Alışkanlıklar güzel ama ertelenen hayatların bedelini ödemez yaşam.
Acınıza da bir duble rakı basar, bir kuple Yılmaz okursunuz;
"Bir aşka yetecek kadar,
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü
acılarımız
ve kafiyelerimiz var
işte hepsi bu kadar"