5 Eylül 2017 Salı
M E M L E K E T
KELİME : Bir veya birden çok heceli ses öbeklerinden oluşan, aynı dili konuşan kişiler arasında zihinde tek başına kullanıldığında somut veya soyut bir kavrama karşılık olan yahut da somut ve soyut kavramlar arasında geçici ilişkiler kurmaya yarayan dil birimi.
Aynı dili konuştuğumuz halde farklı anlaşılmamız, zihnimizdeki somut veya soyut kavramların farklılığından oluşuyor öyle ise.
Bir kelimeyle içli dışlı olmak için, o kelimeye dair bir anısı olmalı insanın, hatırlamak için anlatması gerektiği gibi. Ve kullanmakla öğrenmek aynı şey değil bir kelimeyi.
Ben bir kelime öğrendim son zamanlarda, hepimizin çok iyi bildiği, sıklıkla şarkı sözlerinde geçen, dönem şiirlerinin teması haline gelen; MEMLEKET.
Hepimiz bir durup düşünmüşüzdür doğduğun yer mi doyduğun yer mi diye. Seni doyurana minnettar kalmaktan mütevellit herhalde doyduğun yer cevabının daha ağır basması.
Öyle değilmiş, tuhaf olaymış bu memleket. Mayıs ayında Aydına gittiğim sırada-malum benim memleket Aydın- yolda günü batırırken farkettim ilk bu hissi. Taşına toprağına, bağına bahçesine bakıp, tıpkı şarkıdaki gibi bir başkadır bizim memleket derken buldum kendimi. Kuzguna yavrusu şahan gözükür misali herkesin memleketi kendine şahane tabii.
En son gidişimde ise emin oldum bu kelimenin ben de oluşturduğu duygulardan.
Memleket aslında doğduğun yer değil, doyduğunda değil, büyüdüğün ve kendini büyüttüğün yermiş. Sanki bir toprak parçası değil, seni sen olarak seven, sana ne olursan ol gel diyen şefkatli bir omuzmuş.
Her şey gitse, bir orası kalırmış, o sokaklar seni hiç unutmazmış. Düşüp dizlerini kanattığın, ellerini parçaladığın yollar sana nereden geldiğini hatırlatırmış.
Zamanda yolculukmuş memleket, bisiklete binen küçük çocukları görüp seni o en savunmasız ve masum haline döndürenmiş memleket. Biraz ana kucağı, biraz da baba ocağı.
Karakterinde izi olan mahalleler, dönemeçler, okul yolları, haylazlık zamanları, gençlik heyecanları, sinemalar, tiyatrolar, konserler, artık yerinde olmayan o eski mekanlar, en yakın arkadaşlar, ve bütün hatıralar.
Memleket bir kelime değil aslında, memleket içi rengarenk eşyalarla dolu çoşkulu ve hüzünlü bir valiz gibi; içini tıka basa doldurduğun ağzını zar zor kapattığın, alıp yanına yolculuklara çıktığın, günü gelene kadar bir köşede açılmayı bekleyen, açılınca uzun zamandır bunu beklemenin verdiği sevinçle birden patlayan, eşyalarını yere saçan. Eşyalarını toplarken sana kim olduğunu hatırlatan ve seni bir şekilde hep çocuk bırakan.
Memleket; sana anılarının armağan edilmesi ve ne vakit kapıyı çalsan sormadan açacak bir dost gibi, dünyada fırtınalar kopsa yer yerinden oynasa sana orada hiçbir şey olmazmış gibi.
Ve memleket, insanın doyduğu yer neresi olursa olsun her zaman kaçıp sığınacak bir yeri olması, insana kendini hep güvende hissettirecek tek yermiş aslında.
Son sözü de sen söyle be usta!
"Benim de bu cihandan gidişim,
Memleket sevdasından"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)