Ne kadar kötüsünüz diye sorsam, kaçınız kötü olmadığını iddia eder, ya da kaçınız kabullenebilir gerçeği?
Peki nedir kötü? TDK' ya göre; istenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, iyinin karşıtı. Sanırım tanıma bakarak düşünecek olursanız kendinize o kadar da "iyi" diyemezsiniz.
Hangi birinize sorsam hayatın zorluğunu anlatırsınız o ya da bu şekilde. Kimse memnun değil yaşadığından ve bunun insanın elindeki imkanlarla da yok bir ilgisi. Herkes bir başkasının yerinde olmak istiyor, ister fiziken, ister madden ister ise manen. Hani derler ya, kiminin pırlantası küçük kiminin ekmeği bayat diye, aynen öyle işte var herkesin bir derdi. Ve kimse kimseye senin derdinde en az benimkiler kadar büyüktür diye kucak açmıyor. Hepimizde bir telaş, en çok kızıp sinirlenmeye benim hakkım var kavgası, bu dünya benim üzerime daha çok geliyor tartışması.
"Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür.. "
Eğer günlük yaşamınız insanların içine karışmayı gerektiriyorsa muhakkak ki gününüzün bir kısmı kaotik geçiyordur. Pek çoğunuz, pek çoğumuz gibi beğenmiyordur ne bu dünya düzenini ne de insanoğlunu. Hepimiz çok haklıyız. Peki kaçımız kötüyüz? İşin kolayı hep var malum, "kalbi iyi" diye bir laf uydurmuşlar, laftan mütevellit cerrah kesilmişiz her birimiz, ne yapalım bizim de "kalbimiz temiz".
Kötülük kalpte başlayıp kalpte bitmiyor sadece. Öfkelendiğinizde ağzınızdan çıkan sözler incitiyorsa birilerini, kötü oluyorsunuz. Hiç bilmediğiniz hayatları, tanımadığınız insanları eleştirip yargılarken, kalbinizin temizliği beş para etmiyor. Sonrasında dilediğiniz özür de sizi iyi bir insan haline getirmiyor. Çünkü kırılan hiçbir şey tam anlamıyla onarılmıyor. Bir düşünün bakalım sizin içinizden çıkmayan, sizi yaralamış kaç laf işitti kulaklarınız?
"Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür.."
Gurur tehlikeli bir duygudur, sıra arkadaşı kibirdir. Söylediğiniz şeyler, kulağınıza mantıklı gelmeye başladığında sahiplenirsiniz fikirlerinizi. Ve bir duygu çıkar ortaya kendiliğinden, doğru söylemenin verdiği haklı gurura teslim olursunuz. Peki ya bütün doğrular ve yanlışlar yalnız size aitse? Sizin haklılığınız başkalarını haksızlığa uğratırken, ve insanları duygusal olarak zedelerken ve hatta siz bütün bunları zerrece önemsemeyip kendinizi bir savaş kazanmış kumandan gibi hissederken, hangi iyiliği savunabilirsiniz? Bir yokuş tırmanırken aşağıda olanı yukarı çekmek için uzatılan eldir iyilik. Gün boyu insanlar tarafından yok sayılan bir insan, itilip kakılmasında kimsenin sakınca görmediği bir insan, sırf geçimini sağlamak için yaptığı iş ya da üstü başı yüzünden bizim "iyi" düşüncelerimize nail olamayan bir insan nasıl hisseder sizce kendini? İnsanlarla göz göze geldiğinizde onların sizin hakkınızdaki düşüncelerini, hissettikleri duyguları yüzlerinden okuyabilseydiniz kendinizi nasıl hissederdiniz?"Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür.."
Sevdiğiniz insanı gördüğünüzde ona gidip sarılmanıza sebep olan şey ne ise, sevmediğinizi görünce yol değiştirmenize sebep olan da aynı şey. Öfkelendiğinde hırçınlaşır insan, eminim kalabalık caddelerde size de omuz atanlar olmuştur daha önce. Sizin de sinirlenip aynı şekilde omuz atmaya başladığınız zamanlar da olmuştur. Sırf canınız yandı diye gidip tanımadığınız birinin canını yaktığınız için, bu zincirleme reaksiyonun bir parçası da siz olduğunuz için kalbi iyilere mi ayıralım sizi yoksa bunu da mı kötülükten saymayalım, kararı siz verin."Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür.."
Biliyor musunuz komşuluk ölmedi aslında onu biz öldürdük el birliği ile. Dedikodu peşinde koşan komşuyla, ya da ihtiyaç halinde yardım eli uzatmayan komşuyla konuşmayı kestik. Kızdık çünkü onlara, biz hepimiz tek bir komşuya kızdık ve sonunda komşuluğu öldürdük. Çünkü alışkanlığımız oldu artık konuşmamak. Tıpkı sokaktaki çöpçüye artık kolay gelsin dememek gibi, alışveriş yağtığımız da insanlara iyi günler dilememek gibi, dilencilerin hepsinin bizden zengin olduğuna inanmamız gibi, dünyanın bütün acısına bir kulp takmamız gibi, çıkan savaşlardan, ölen insanlardan başkalarını sorumlu tutup kendimizi on saniyede temize çıkarıverişimiz gibi, bütün olanı biteni unutmaya alıştığımız gibi alıştık. Daha iyi insanlar olamadık, alışkan az biraz da sıkılgan olduk."Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür.. "
En çok da tüketme alışkanlığı edindik biz, sonucunda en büyük değerimiz yok etmek oldu. Sadece dünya kaynaklarını değil, birbirimizi de. Hırslarımız menfatlerimizi haklı çıkardı bu sefer, el uzatmak yerine üzerine basar olduk insanların, kariyer yapmak için ya da metrobüse binmek için, aynı şey. Aşkta ve savaşta her şey mübahdır derler, kendimize aşık olup kalan herkes ile savaştığımız bir dünya yarattık. Meşru kıldık her hainliğimizi. Ezilirken ezdik, eze eze yol alırız sandık üzerine basacak insan kalmayınca tıkandık. Değerimiz iyilik, güzellik olamadı kötülük, çirkinlik oldu. Saygı kazanma yolunu buna bağladık. Otoriteyi böyle sağlarız sandık. Ama bizi ezen kimseye ne bir gram sevgi duyduk ne de saygı. Korkumuzdan ilikledik önümüzü, sesimizi de yine korkumuzdan çıkaramadık.
"Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür.."
Sonra ne mi oldu? Hayli değişik insanlar olduk açıkcası, arkamızdan konuşulan, yüzümüze gülünmek zorunda kalınan nur topu gibi değişik karakterlerimiz oldu. Kimyamız değişti çünkü, yola başlarken ne de güzel insanlardık oysa. Değiştirmek içindi savaşlarımız, daha iyi olabilir ihtimali içindi, yol çok uzun geldi biz değişip yola uyum sağladık. Öyle çelik duvarlar ördük ki kendimize, duygularımız ezildi altında duygusuzlaştık. Ne komşunun ölmesi, ne çöpçünün sokağı süpürmesi, ne insanların savaşta hayatlarını yitirmesi, bana mısın demiyor dünyanın yavaş yavaş çökmesi. Ama biz "iyiyiz", mental olarak yani. Huzurluyuz yataklarımızda, çünkü artık insanları bile insandan saymaz olduk. İçimizi böyle rahatlattık, hem zaten var olmayan insanlara yaptığımız zulmu kim ispat edebilir ki?
"Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.."
Kaderimiz yalnızlık oldu, kaderimiz sevgisizlik. Başı hiç okşanmamış ama belki okşanır bir gün diye bir umutla kapının yanında bekleyen çocuklara döndü kalplerimiz. İyilik bir sıfat olarak kalakaldı kalbin yanında. Çoğumuzun da kendini avutuş şekli. Üzgünüm ama hiç de iyi değiliz. Öyle uyduruk bir cümlenin ardına sığınıp topumuzu iyi insan yapamayız. Dünya kötülükten yıkılırken, insanlar birbirini artık görmez olmuşken, herkes hıncını bir diğerinden çıkarırken, kalbinizdeki sözde iyiliği de bırakın ben adamdan saymayım. Ne de olsa masum değiliz, hiç birimiz. Kaderinizin sizin kadar kötü olmamasını dilerim, o kadar da geç değildir belki ne dersiniz?