31 Ağustos 2022 Çarşamba

N E K A L I R ?


Ülkenin sıcak gündeminden, bir Ağustos bitişinden, yeni bir Eylül’e evrilişten yazıyorum. Her Ağustos bir öncekinden daha iyiyken hala varmak istediğim Ağustos’a varamamışken yazıyorum. Sorsan söyleyemem sana o yeri sadece vardığımda hissederek anlayabileceğim bir yer çünkü orası. 


Nasılsın sorusuna ağız dolusu ‘iyiyim’ dememiz gerekirken, check- listimiz de çarpı koyacağımız maddemizin olmadığı yaşlardayken ‘eh işte’ derecesinde iyilik çıkıyor ağzımızdan. 

Ağzımızın tadı kaçtı, ülkenin haline dertlenmekten, insanların haline üzülmekten, Nazım Hikmet gibi şaşıp kalmayı bile unutacak kadar çok şaşırmaktan içten içe hakkımız yokmuş gibi geliyor belki de iyi olmaya. 

Bir yanımız fena halde gitmek isterken diğer yanımız kök salıyor. 


Sen hiç sana iyi gelecek tek şeyin annene sarılmak olduğunu düşündüğün anlar yaşadın mı?

Hiç tanıdığın caddelere ayak bastığında o eski heyecanlarını yaşadın mı?

Plansız bir şekilde dostlarınla bir telefonlaşma sonrası bir sahilde buluştun mu ya da bir meyhanenin kapısından girdin mi içeri?

Martıların uçuşunda ya da konuşmasında kendini çok iyi hissettin mi?

Kendi şehrinin sıcağında kavrulup denizinde serinlerken boşvermişlik duygusu sardı mı bedenini?

Hiç düşündün mü bu ve benzer şeyleri alsalar senden geriye ne kalır?


Ben düşündüğümde çok bir şey kalmaz gibi hissediyorum, yerine yeni bir ben inşa etmek için kendimde yeterli enerji ve gücü de göremiyorum. Beni hali hazırda ben yapan her şeyi çokça seviyor olmamdan belki, kendimden kaçmak yerine kendimi kucaklıyor oluşumdandır belki. 

Burada mutlu olabiliriz inadımdandır belki de, bilmiyorum.


İnsanlar neden birbirini yoruyor onu da bilmiyorum, son 3 sene hepimizi yeterince yormuşken biz birbirimize güzellik katmaktan başka ne yapabiliriz ki, sevdiklerinde soluklanıp dinlenmeyeceksen, birbirinden güç almayacaksan, dayanışmayacaksan neden bir arada kalalım ya da nasıl kalalım bilmiyorum.


Ben bu Ağustos da hayatımda gerginlik yaratacak insanlara tahammülüm ve sabrım olmadığını biliyorum, gizem çözmekle ilgilenmiyorum, kendisiyle tanış olmamışa kendimi anlatmak istemiyorum, stres yaratan tüm ortamları saçma buluyorum, istemediğim şeylere hayır diyorum. 


Hepimizin birbirimize sarılmaya ihtiyacı varken bir de birbirimizle kavga etmeyi anlamlandıramıyorum. 

Ülke de dertlenecek mevzu kalmazsa birbirimize sorun yaratabiliriz ama o güne kadar sorunlarla savaşabilecek gücü birbirimize vermek zorundayız sevgili okur.


Bunu yapacak becerin yoksa sen evde tek başına otur.


Yılın en güzel ayı, dilerim şahane geçer kalanlarımız için. 

Hoşgeldin başımızın tacı Eylül..

Çünkü Ağustos’tan geriye Eylül kalır..

6 Nisan 2022 Çarşamba

A Ğ I R

Yaş değiştirme törenime sayılı gün kaldı..

Çocukken heyecanla beklediğim Mart kendini Nisana bırakırken, erik raflarda yerini alır ve güneş tepemizden eksik olmaz yalancı yaz günleri yaşatırken şimdi bahara benzeyen günlere seviniyoruz baharda(sana da eyvallah küresel ısınma!). Eriği de ucuzlamadan alamıyoruz artık Nisan ayında..

Şu günlerde yaşadığımız enflasyon bizim değerimizi de arttırıyor mu dersiniz? Yalnızlığımızı arttırdığına yemin edebilirim çok zorlarsam ispat bile ederim, değer kısmı için bir şey söyleyemem..

Yirmi birinci yüzyıl çağdaşlarım için ağır geçiyor sevgili okur, ne araması gerektiğini bilmeyenler, bir ilişki içinde yalnız başına yaşayanlar, kozmopolit hayatlar içinde kendini unutanlar, neden çalıştığını sorgulayanlar, sorumlulukları altında kaybolanlar, çokça boşanma ve hayli yalnızlık..

Bir tarafımız ararken öbür yanımız hızla kaçıyor. Ruhumuz hangi yöne koşacağını şaşırdığından aptala döndük diye düşünüyorum kendi kendime. Okuyanlarınız bilir hatrı sayılır bir zamandır yalnızım ben, hatrı sayılır derecede değiştim pek çok konuda ancak bazı konular öyle kolay değişmiyor. 

Yaşlanma karşıtı kremler(Anti-aging yazıp cool gözükenlerden olamadım hala daha), detoxlar, sağlıklı yaşam trendlerine bir başlayıp bir bırakma, finansal okuryazarlık kasma, spritüel koç, yakın zamanda heybeye katacağım astrolog arkadaşım derken kulağıma komik gelen ama keyif aldığım bir yolculuğa da dönüşen tam bir 30+ çalışan kadın profiline döndüm. İyi niyetlerimizi evrene saldığımız sofralarda konu bir yerde bekar kalan arkadaşlarımla ilişkilere geliyor. Erkek kadın farketmiyor yakındığımız ortak konu : yok yok, bir tane düzgün insan yok! 

20li yaşların ilk yarısında tanışmak kolaydı, sevmek de kolaymış o vakitler meğer. Hobisi varmıymış, dünya görüşü neymiş, kariyeri yolunda sağlığı yerinde miymiş, kendini gerçekleştirebiliyor muymuş, öz saygısı var mıymış, emeklilik planı neymiş, sanatı severmiymiş falan bakmıyorduk böyle şeylere. 

Gözümüze güzel gelen sülün gibi çocukları beğenip şakkadanak aşık oluyorduk, ne rahat hayatmış o yahu. Şimdi yol arkadaşı olur muyuzu anlamaya çalışıyoruz, arka bahçelerimizde kendi kendimizle kalabilelim rahatsız edilmeyelim istiyoruz. Yaşamın sorumluluğu kendiliğinden pay edilsin, duygularımızı anlatabilelim kimse kimseye alınıp gücenmesin istiyoruz. Çeyiz falan beklemiyoruz kimselerden, hayata dair keyifli şeyler koyabilsin masaya yeter diyoruz. Yaşamı gelişine yaşamak dışında yaşıyorum demek için neler yapıyor onları duymak istiyoruz.

Sadece manitadan beklentimiz değil bunlar yanlış olmasın, tüm çevremize bu gözle bakıyoruz artık.Yaşlanıyoruz sayın okur, vakit dar artık öyle geniş zamanlarımız yok boş muhabbetlere ayıracak(ayda yılda bir onu da yapıyoruz tabi yaşlandığımızı kendimize ispatlamak için :) )

Bilemiyorum sevgili okur, belki de o ‘düzgün insanlar’ hiç olamayacaklar, bizim kafamız fazla açıldı. Ya da acaba bir ‘düzgün insan’ platformumu kursak hep birlikte, düzgün olduğu garantili insanları toplarız orada, artık o da ne demekse  :) 

Her neyse sohbetin sonunda mevzuyu şuraya bağlıyorum; 31e de yalnızlıktan korkmadan aksine onu severek giriyorum, şahane dostlarım, tanımaktan keyif aldığım müthiş insanlar var hayatımda ve yürümeye bayıldığım yollar.

Belki bir yaşımda fikrim değişir, o vakit onu da kayıtlara düşeriz.

Haydi kalın sağlıcakla..


5 Mart 2022 Cumartesi

N O T H I N G L E F T T O S A Y

Yıllardır izlediği dizide defalarca kez olan şeylerden biriydi; dizinin sonunda çalan şarkıya kapılmak, şarkıyı bulmak ve sayısız kez dinlemek. 

Şarkının müziği onda "ayrılma anındaki kapıdan çıkış" duygusunu uyandırmıştı, sanırım herkes yaşamıştır bunu bilir; artık kelimelere gerek duyulmayan bir bitiş anı. İlişkinin başındaki belirsizliklerin yerini bir kesinliğe bıraktığı o an. "Bizden olmaz" kabullenişi yahut "beni sevmesi mümkün değil" yüzleşmesi. 

Kendi sessiz ayrılıklarını düşündü, sona geldiğinde söyleyecek kelime bulamamıştı hiç birine hatta çoğu kez karşı taraf durumu anlasın da ortak bir sessizliği paylaşmak zorunda kalmayalım istemişti. 
Birkaç aşkını yaşamak mümkün olmadığından gizliden gizliye hep susulan ilişkileri de olmuştu, onlar en zor sessizliklerdi. Hasta yatağındaki sevdiğinin ölümünü bekler gibi hep hazırlamaya çalışsan da kendini vedalaşmaya asla hazır hissedememek gibiydi konuşurken susmak.

O en ihtişamlı vedayı hatırladı birden şarkının orta yerinde solo girdiğinde.. Güzel bir hafta sonuydu böyle beklenmedik bitebileceğini tahmin etmesi güçtü ama hep bir ayrılık ihtimal asılı duruyordu. Birlikte güzel bir sofra kurmuş, ayrılıktan bahsetmemeye karar vermişlerdi. Gereksiz bir medeni kalma hali gibi gözükse de ayrılıkla ikisinin de yüzleşmekten kaçma isteğiydi bu herşey yolundaymış gibi yapma çabası. 
Ölümü yaklaşan insanların adımlarının kısalması gibi kısalmıştı kelimeleri, bir türlü ağzından çıkmıyorlar, dudaklarına tutunup içeride kalmak için güç gösterisinde bulunuyor gibilerdi. 

O derin sessizliğin içinde zaman akmasın istiyor, kimsenin ölmediği o evdeki matem havasının kaybolmasını diliyordu. 
Sessizlik alışık olduğu bir durumdu ama sessizliğin ağırlığını ilk kez yaşıyordu. İlk kez karşılıklı iç köşelerine çekilip, birlikte ezilip birbirlerini kurtaramadıkları bir durumu yaşıyordu. Kalbinin kırıldığını daha önce duymamıştı, önceki sessizliklerden farkı buydu, kalbi çatlıyordu adeta ve bu sesi bastırabilmek için konuşabilmeyi istiyordu ama dilinin ucuna gelen her şey yasaklanıp geri gönderiliyordu. 

Sonunda teslim oldular acıya, ayrılığa ve gece boyu birbirlerini ezberlemeye çalıştılar sessizce, o güne dek yaşanmış her şeyi hafızalarına kazımak ve hiç unutmamak istediler, o son geceyi bile. 

Gün ağardığında son kez sarılıp "bizi unutma" sözüyle bozdular sessizliklerini. 

ve bir daha hiç konuşmadılar.