31 Ocak 2011 Pazartesi

beni öldürmeyen şey bana küfrettirir!


‘ Seni öldürmeyen şey güçlendirir ‘ der Nietzsche,

Bense siktir oradan Nietzsche diyorum, yanlış anlaşılmasın tavrım söze, yoksa bir düşünüre karşı saygısızlık etmem katiyen, ne de olsa düşünmüş o zamanında, insanlar için en zor olan eylemi gerçekleştirmiş bir bakıma.

Her neyse…

Bazen insanın canı o kadar acır ki, keşke ölsem şuracıkta der kendine, katlanmak zor gelir bir sonraki güne, bazen insan öyle günler yaşar ki, eve kapanır, kendi odasına kapanır, tek dileği saatlerce uyumak ve zamanın geçmesi olur. Çünkü soyut kavramlar somut acılara neden olur bazen.

Bu acıyı yaşayanlar bilirler, öldürmez evet, yine yaşarsın, hayatının kısa veya uzun bir dönemini bok gibi yaşarsın belki ama yaşarsın işte, Nietzsche’nin bilmediği şey şudur ki, bu acı güçlendirmez insanı, belki biraz tecrübe katar ve belki korkaklaştırır biraz, sevmekten korkar hale getirir insanı ama hepsi o kadar.

Her ilişki kendine özgüdür, bir öncekinin sana kattığı acıyı, bir sonrakinde de yaşama ihtimalin her daim mevcuttur, o yüzden sen sadece acıyı yaşadığınla kalırsın, sonra bi yerde okursun ‘seni öldürmeyen şey güçlendirir’ , yazının verdiği iki dakika süren gazla evet güçlüyüm dersin, üçüncü dakikada yine yerlerde bulursun kendini, acı güçlendirmez çünkü, acı yakar yıkar mahveder..

Ee nasıl mı üstesinden geleceksin bu durumun?

Kendinle geleceksin tabi ki de, acını çekecek, yerlerde sürünecek, yataklardan çıkamayacaksın, ta ki canına tak edene kadar!

Bir gün kendi çaresizliğinden tiksinip, kendine bakacak ve yeter artık diyeceksin, dışarıda kaçırdığın nice güzelliği düşünüp kendine geleceksin, aşık olunacak çok insan var daha diyeceksin, kendini düşüneceksin, seni güçlü kılan ‘ben’cilliğin olacak!

Yaşadığın acı mı? Kaybolan günlerinle birlikte, onu da atacaksın çöpe, acının kimseye yok bir faydası, seni daha güçlü yapmayacak, sen bir sonraki aşkında yine savunmasız olacaksın ve bir gün yeniden baktığında Nietzsche’nin sözüne, siktir oradan diyecek ve devam edeceksin yoluna seni bekleyen şeyleri bilerek, yaşayacağın acılara rağmen yine de yaşamaktan çekinmeyerek.

İşte o zaman ‘güçlü’ olacaksın! 



29 Ocak 2011 Cumartesi

al aşkını sok gözüne

aşkta ve savaşta her şey mübahtır!

insan düşünmeden edemiyor doğrusu, sahi öyle midir, bu yüzden mi sevgililerimizin bütün eski aşkları, kötü, çirkin, düzenbaz, ve ucuz olurlar?

aşk iyi bir şeymiş gibi gösterilir bütün kitaplarda, filmlerde, başroller ölür gerekirse bu uğurda, çünkü aşk için 'değer'miş gibi gösterilir, ama gerçek dünyada bu böyle değildir, bırak ölmeyi laf dalaşına girmeye bile değilmez genellikle.
çoğu kızın başına 1 kere de olsa gelir bir 'aşk' sırasında, ya sevgilisini ararlar ya da o arar birilerinin sevgilisini.
sevgili mi napar? o en kârda olandır, kendini bir bok sanar, götü kalkar, ama bir tercih yapacak olan olduğu için bir tarafı kaybedecek olanda odur, o ister ki durum sürekliliğini korusun hep, işte bu yüzden her iki tarafa da umut verici konuşur, zavallı sevgilicik de kıza sayar söver, 'kaşar'dır kesin arayan kız, böyle saçını başını yolası gelir, ne de olsa onun sevgilisini elinden almaya çalışmaktadır..
arayan kız mı? aslında kaşar değildir, sadece bir zamanlar onu deli gibi seven o erkeği geri istemektedir, o da aşklarını yaşamayı haketmektedir ve tüm çabası bundandır, kız bilir erkeğin bir daha kimseyi onu sevdiği gibi sevemeyeceğini, sevgilicik de bu yüzden korkar ya zaten..
kız da sevgiliciğe sayar söver aynı şekilde, iki taraf da kaşardır da bir allahın kulu da kalkıp erkeğe tek kelime etmez, kimse ona piç demez.tek suçlu erkektir aslında, kesin konuşup bir tarafa gitse, ve diğerinin suratına kapasa bütün kapıları bütün bu gerginlik yaşanmayacaktır ama erkekte ister ki bir kerede kendi götü kalksın.

erkek bilmez tabii, o bir zamanlar çok sevdiği kıza gitmezde sevgilisiyle kalırsa eğer, kızı deli gibi özler, bir gün gelir ve o yalvarır kıza, aşkları adına.işte o an, sevgilicik der ki, bunun için mi uğraştım zamanında, kız der ki, buna mı gel dedim hesapsızca?
erkek uğruna savaşılmayacağı ispatlanır, ve götü kalkan erkek çoğunlukla göt gibi ortada bırakılır;)

değerli sevgilicikler ve sevgiliciğin sevgilisine musallat olan kızlar, 3 milyar erkek varken birinde takılı kalmayın, gözünüzü açın, eskisinden daha yenileri var, son modelleri bile var dışarda, üzmeyin kendinizi emin olun o kaybetti;)

27 Ocak 2011 Perşembe

sometimes it ends!

'bir gün her şey biter'
tükenmez kalemin bile yazmaya en ihtiyaç duyduğumuz anda tükendiği bir dünya burası, somut bir şey bile bizi bu denli umarsızca yarı yolda bırakabilirken, soyut şeyler ne kadar yanımızda olabilirdi ki her daim?

'insan işine gelince düşünebilen, canı isterse aldatabilen, rahatça yalan söyleyebilen bir varlık' iken, insanoğlunun ağzından çıkan kelimelere bu denli güvenmek, yeri geldiğinde yine insanoğlunun size götüyle gülmesine neden olabilir!

'sevgi bu dünyada uğruna yaşanılması gereken, hatta yeri geldiğinde can verilmesi icab eden bir tanıma sahip bir takım ünlü düşünür abilerimizce, oysa ki sevmek çok da zor değildir ki, aksine kolaydır bile, küçücük bir haraketi ile çok sevilebilir bazen insanlar, ya da bir aşk biter bir yenisi başlar.evet bir gün aşk da biter, küt!
çaresizce aşk acısı çekmek(ki allah göstermesin) çok yakar canı, ama an gelir kafanı kaldırıp baktığında hala güneşin doğup battığını görürsün, dünya döner gider ve evet aşk acısı da biter, hatta sevdiğine sevmişine gelmişine geçmişine sövdürür o nazlı yarin.

dostum dediğin adam seni bir kalemde siler bazen, sen neye uğradığını anlamadan, tükenmez kalemin mürekkebi gibi biter birden dostluğun, evet o çok güvenilen dostluklar da biter, 'kardeşim' denilen insanların yüzüne bakılmaz bazen.sonra ne mi olur?
yenisi bulunur be abi, daha değerlisi bulunur.
biten şeylerde hep iki tarafta suçludur aslında, mazlum yoktur, biri diğerinden önce davranıp bitirir, tek mesele zaman mevhumudur yani..

işin en garip tarafı, son derece normaldir bitmesi, okul biter, iş biter, aşk biter, dostluk biter, para biter, heyecan biter, tutku biter, güzellik biter, gençlik elden gider, en acısı bir gün hayat biter.

evet hepimiz biliyoruz tüm bunları, çünkü bunlar normaldir, insan olduğumuz içindir, o yüzden şimdi hangi  'bitmiş' şeye üzülüyorsan, vazgeç kendini üzmekten, çünkü gör bak, bitmiş, ve anla, yarın yeni şeyler başlayacak, bugünün zararı ise kaybettiğin zaman olacak! 


26 Ocak 2011 Çarşamba





kalabalık bir sokak benle hayat
sen her köşe başı
yorgunluktan mı bu halim
düşünmek bile zor
kelimesiz geldiğim
fikirler yol almaz..

13 Ocak 2011 Perşembe

8 Ocak 2011 Cumartesi

hep seveceğim seni.. oldu yavrum tabi !

zamanın en popüler yanılgısı sizi seven erkeğin daima sizi seveceğine inanmak! hele bir de o erkekle çıkmıyorken bunu düşünmek ne büyük palavradır öyle.
elbet herkes aşık olur, kimisine göre bu hayatta bir keredir ve bu yüzden bulduğunda kıymetini sonuna kadar bilmelidir, kimisine göre iki hakkı vardır büyük aşk için, kimisi de kota koymaz aşka, o an hissettiği duyguya sıkıca sarılır yalnızca.
ama aşık olmadıkça ve de aşkınızı yaşayamadıkça gerçekten kaç kere aşık olabileceğinizi bilemezsiniz.
bazı hoşlantılar platonikken aşktır, ilişkiye başlanıldığı an biter bütün büyü..
bazısının daha uzundur ömrü, şanslıysanız yıllar alır aşkınızın bitmesi, ve bazen dokular tutar tenler uyar ve sonsuza dek mutlu yaşayan iki kahramana dönüşürsünüz eşinizle.


ama elbet herkes bir kere 'aşık oldum!' der, ve aşkı için aklı başında iken asla yapmayacağı, hatta bir arkadaşı yapsa yargılamaktan geri durmayacağı şeyleri gözü kapalı yapar.
eğer bir erkek aşıksa bir kadına, ve kadın da bunu anladıysa 'üzülmeni istemiyorum ama olmaz, seninle arkadaşız' tribine girer hemen, ama içten içe erkeğin sonsuza dek kendisine aşık olmasını diler, bencilliği son raddeye varır.
aşık erkek ilgi gösterir çünkü, aşkını hep yanında ister, bir şekilde bağlar, kadın hep umut vadedici davranır fakat erkek ne zaman açılsa 'olmaz demiştim ya!' der, erkekle arkadaşlığını kesmemesinin nedeni çoğu zaman 'yakın arkadaş' olmalarıdır.(bu hangisinin işine gelmekte henüz çözülebilmiş değil)

günlerden bir gün, bizim biriciik romeomuz da bir gideri olduğunu anlar, (her kör alıcının bir kör satıcısı olurmuş nasılsa) zamanın bir diğer popüler alışkanlığı olan 'kızların çıkma teklifi etmesi' bizim şapşal aşığın başına gelince, kızın da gideri iyiyse, hemen o 'asla olmayacak aşkını' unutma tabanlı bir birliktelik başlatılır, başkasına aşıkken başka biriyle birlikte olan her gencin yegane temennisi 'belki unuturumdur'

tabi burada da aşık gencimizin bencilliği ayyuka çıkmıştır, eğer gencimizin cinsiyeti erkek ise kurban ile her türlü yakınlaşmayı hiç çekinmeden yaşayabilmelerine vesile olan allah vergisi bir yetiye sahiplerdir.
tabi bu bir 'unutma ve hayata devam etme' operasyonu olduğundan artık o 'yakın arkadaşa' yeterince ilgi gösterilmemektedir, bunun sonucunda nazından tadı yenmeyen biricik ablamız tabir-i caizse göt gibi ortada kalmıştır, ve kendi çapında der der tepinmektedir, 'hani bana aşıktıııınnnnnn!!!! hani sen hep beni sevecektin!! hani beni bekleyecektin!!!! '
geçici bir isyan sürecinden sonra nedeni belirsiz bir 'haksızlık' biner ablanın omuzlarına, ve tabi bir de 'aşığım' kelimesini taşır sırtında.
ve 'aşk'ı için bir şeyler yapmaya karar verir, bu süreçte en makul bahane, 'içimde kalmasın, söylemediklerim için pişmanlık duymayayımdır'
sapır sapır dökülür bizim egosu yitik yeni yetme aşığımız, gençosmana.
tabi şimdi kozları eline alan osmanın hali tavrı bir farklıdır, ık-mık havalarına girer, yok olmazlar filan çıkar ağzından, kıymete bindi ya şimdi tadını çıkartır, bizim zavallı aşık ablamız daha da bir üsteler, reddedilmek cazip kılar her şeyi onun için, daha da bir elde etmek ister, ısrarcı yaklaşır..bir müddet geçtikten sonra ablamızda bırakır ısrarı, unutma sırası ondadır şimdi, hem unutulmayacak kimse yoktur bu dünyada, ne gençosmanlar gelir geçer şu hayatta.ama tam ablamız unutma sürecine girip gençosman aşkına yol vermişken, osmancık koşar gelir, aşıktı ya ablaya, anca abla cool davranmaya başlayınca aklı başına gelir!

bir aşık olma esnasında tarafların ikisi de aşkına sahip çıkar aslında..sadece yanlış zamanlarda!
beklemenin manası var mıdır, hayat o kadar uzun muduur, yaşamak gereken onca duygu varken bunu sadece acı ile sınırlandırmak ne derece doğrudur bilinmez elbet, ama kaçanın kovalanma sürecini çok uzatmamak gerek.
 

hikayenin sonunda ne olur bilinmez, ama hikayenin buraya kadar olan kısmı elbet gelir insanoğlunun başına bir yaşama sırasında.
insan sormadan edemiyor ama, ablacım derdin neydi? madem bu hallere düşücen ne reddettin bizim gençosmanı!

lafım bu hikayeyi henüz yaşamayan saygıdeğer hemcinslerime, evet arkadaşım fazla naz aşık usandıryor, sen şimdi bırak nazı filan adam gitmeden başkasına sahip çık aşkına, yürümezse mi ne olur?
korkma hiçbir şey olmaz, sen başkasına naz yaparsın, seninki başkasına aşık olur;)
kimse kimsenin cebinde kalmaz sonuna dek, o yüzden kafayı iyi kullanmak gerek ;)