çocukluğumdan kalma bir anı var aklımda..
yatmışız yatağa, yanımda ananem, sıra gelmiş duaya..
açıyorum ellerimi havaya, tek tek sayıyorum bütün sevdiklerimin isimlerini, eğer unutursam herhangi birini, baştan başlıyorum saymaya..
isimler bitiyor, ve ekliyorum en içten isteğimi;
''Allah' ım ne olursun, onlara bir şey olmasına izin verme, hastalıklarını iyileştir, huzur ver, rahat bir hayat ver, paraları da olsun. Eğer herhangi birine bir zarar gelecekse, onlara gelmesin, bana gelsin. Ben ne gerekirse yaparım, sadece onlara dokunma.. Sevdiklerimi bana bugünde bağışladığın için teşekkür ederim.. ''
...
Çocukken çok korkardım ölümden, kendiminkinden değil, sevdikleriminkinden..
Bende kendimce bir çözüm üretmiştim, Allah' la pazarlık ederdim her gece, onları ne kadar sevdiğimi görürse kıyamaz belki onlara diye, ve de olur da onlara bir şey yapacak olursa, ben onların yerine geçmeye hazırım, bilsin diye..
Sanırım büyüdükçe işler değişiyor.. Ya da insan küçüklüğünde tatmadığı bir duyguyu tattığı zaman..
Değişiyor dualarda, aşık olduğunuzda..
Onun sizden alınmasını istemiyorsunuz, ve hayır, onun yerine sizi almasını da istemiyorsunuz..
Onunla bir 'hayat' istiyorsunuz yalnızca, birlikte geçireceğiniz onca zorluğu ve de onca güzel anıyı istiyorsunuz..
Onunla yeni yerler görmek, yeni ülkeler keşfetmek, yeni heyecanlar yaşamak, yeri geldiğinde deli gibi kavga etmek ama kavganın sizi götürebileceği 'bitiş' çizgisinden de deli gibi korkmak, ona baktığınızda içinizin titremesini ve sonunda canınız acısa dahi, o bu acıya değer diyebileceğiniz o insanı istiyorsunuz..
Emin olduğunuz tek şey, bu yaşadığınız hayat oluyor, ve de zaman zaman öyle güzel anılarınız oluyor ki, cennette hissediyorsunuz kendinizi..
Bir resim çiziyorsunuz kafanızda, içine en çok sevgi koyuyorsunuz, birlikte geçirilen güzel geceler ve de birlikte uyanılan mutlu sabahlar ekliyorsunuz, bi ton fotoğraf koyuyorsunuz hep çok mutlu olduğunuz, romantik akşamlar ve güzel süprizler, zorlu günlerin ardından yapılan kutlamalar, sarhoş olduğunuzda ve sokaklarda deli gibi bağırdığınızda, sizi susturmayan aksine kaçarken sizinle koşan, koşarken de elinizi tutan resimler..
çocuklar oluyor sonra, ufacık dünya tatlısı çocuklar, sevgiyle büyütülmüş, ve de sevmeyi bilen çocuklar, resminizi şenlendiriyorsunuz.
Bir koca değil, bir 'hayat arkadaşı' resmediyorsunuz..
Öyle ki, yaş yetmişlere dayandığında bile sizin yanınızdan ayrılmayacak, sizinle gülüp eğlenmeye, gezmeye devam edecek, öyle ki, önce sizin ölmenizden korkacak, siz olmadıktan sonra yaşamayı isteyemeyecek kadar sizi sevecek..
İşte bir gün geliyor, ve duanız bu resmin gerçek olması oluyor. Onunla mutlu bir hayat.. sonrası mühim değil..
bana resimler çizdiren o adam için ettiğim dualar gibi aynı..
bir sene değil, iki sene değil, yüzyıllar geçirsem onunla yine de sıkılmayacağım gibi..
sevmenin güzel bir şey olduğunu bana öğreten o adam gibi..
sizi ressam yapacak bir aşk gibi..