Okumuyorlar..
Anlamıyorlar..
Sözcükler mi bitti, yoksa ben mi anlatamıyorum bilmiyorum. Bir fotoğraf yüzlerce hatta binlerce kişi tarafından beğenilebilirken yazılan bir yazı, anlatılmak istenen bir duygu kolayca gözardı edilebiliyor.
Zamanımız mı kalmadı artık okumak için? Yoksa algılarımız mı kapandı? Nasıl böyle "yüzeyselleştik" ?
Sizi bilmiyorum, ama ben hayattan anlamlı şeyler bekliyorum; Yaşadığım her şeyin değerli olmasını, başladığım her günün anlamlı bitmesini istiyorum. Hayatım matematiksel olarak yaşadığım gün sayısından değil, biriktirdiğim güzel anlar ve kıymetli insanlardan oluşsun istiyorum. Ama söz geçirmez boş insanları gördükçe, yeni insan tanımaktan kaçıyor, var olanların sığlığını gördükçe elimdekilerden uzaklaşıyorum.
Sizi bilmiyorum, ama ben nefret ediyorum; kendini geliştirmeyen, okumayan, düşünmeyen, fikrini dile getirmekten çekinen, tartışmak nedir bilmeden kavgacı yaklaşan, tek derdi dış görünüşü olan, girdiği her ortamda tek amacı yalnızlığını bastırma çabası olan, içi boş ve kof, hayatı sorgulamayan, kafasını kabuğundan başım ezilir diye çıkarmayan, ona dokunmayan yılanın bin yıl yaşayıp binbir kez başkasını sokmasına ses etmeyen, her şeyi kendisi gibi basitleştiren herkesten, her şeyden, nefret ediyorum.
Sizi bilmiyorum, ama ben rahatsız oluyorum; ülkemde yaşanan olaylardan, gündemi hiç takip etmeyen insanlardan, okuduğu her bilgiyi hiç araştırmadan ezberleyip savunanlardan, twitter' a youtube' a VPN ile girmekten, gazetelere atılan yalan manşetlerden, özgür düşünememekten, düşündüğümü sessiz söylemekten, hatta düşünmeye bile korkar hale gelmekten, korku içinde yaşamaktan, azınlık olmaktan ve bunun hiçbir değeri olmayışından, cahilden korkuşumdan ve cahil kadar cesaretli olamayışımdan, yabancı arkadaşlarıma güzelim ülkemi artık o kadar da güzel anlatamayışımdan, Mustafa Kemal' in çocuğu olmaktan gurur duyarken artık onun evlatlarını göremeyişimden çok rahatsız oluyorum.
Sizi bilmiyorum, ama ben gün geçtikçe hem daha umutsuz oluyorum, hem daha mutsuz. Gün geçtikçe artan bir gitme isteği duyuyorum, ve gitmek istemiyorum. Paylaşamadığımız ne var diye düşündükçe, anlatamadıklarımızı hatırlıyorum. Anlamayışınızı hatırlıyorum. İçimde kalan küçücük bir umutla, ve her sabah daha da artan tedirginlikle, sebepler arıyorum kendimi ikna edebilmek için.
Sizi bilmiyorum, ama inanın bilmeyi çok istiyorum. Keşke bu denli yüzeysel olmaktan, menfaatleriniz uğruna bırakın ananızı, babanızı satmayı karınızı vermekten vazgeçebilseniz. Keşke daha duyarlı hareket edip biraz okusanız, anlamaya çalışsanız. Keşke anlatsanız. Keşke anlayabilsem.
Sizi bilmiyorum, ama ben düşüncesi olmayan, duyarsızlaşan hiçbir kimseyi yanımda istemiyorum.
Sizi bilmiyorum ama kendimi anlatıyorum işte, uzak durun benden. Düşünmekten bile aciz olan beyinlerinizi, zayıf karakterlerinizi, ne aradığını bilmeden oradan oraya sürüklenen bedeninizi, değersiz hayatlarınızı istemiyorum.
Sizi bilmiyorum, ama dünyalarımızın çok farklı olduğunu adım gibi biliyorum. Ve kendi dünyamdan insanları istiyorum yalnızca. Evet, doğru duydunuz, sizleri istemiyorum. Hayatıma değer katacak olan, içinde iyilik ve bilgelik bulunan insanlara var sadece yerim.
Sizleri, size bırakıyorum, her şeyden bir haber olmaya, yaşadığınız hayattan memnun kalmaya devam edin, ancak şunu da bilin; sizin varlığınızı da artık "BEN" kabul etmiyorum!