"Ey, benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi, insan yerine koyuşlarım.."
Bir takvim yılını doldurunca yaş almamalı insan, hiç adil değil. Çünkü yaşa bağlı değil yaşayışa bağlı büyüyoruz. Sorsan 35 hissediyorum, baksan 15(!) gösteriyorum. Nerede kaldı şimdi 25 :)
Hayat dediğimiz tecrübelerin toplamından oluşurmuş, ben de en çok buna değer veriyorum. Ne istediğini en iyi ihtimalle bulabilmek için hep istemediklerini görmek gerekiyor. Doğrusunu isterseniz ben gayet güzel bir hayat yaşadım, her anından keyif aldım o yüzden gözlerimi şimdi kapayacak olsam; -durun birkaç işim daha vardı demem, ama tabi yaşadığım sürece de yapacak bir şeylerim hep var olacak, ben yaratacağım biliyorum. Hepinizin her yaşının bir öncekinden unutulmaz olmasını en içten dileklerimle diliyorum, samimiyim.
Zira 24 benim için muazzam geçti, 25 in altta kalmaması için çok şey yapmam lazım. Tabi ağız yakan çıkarımlarımda olmadı değil 24' te. Zaten ben hiç düz çizgide giden hayat sevmedim, biraz iniş çıkış herkese lazım.
Ama bu inişlerden elde ettiklerimizi düzlüğe çıktığımızda unutmamak lazım. Size anlatayım 24' ün neler öğrettiğini, belki lazım olur:
Ben sevgimi gösterdiğimde fazlasını aldığımı gördüm, insanların sevildikçe kendilerini ve başkalarını sevmeyi öğrendiğini, ve bazı insanlarında- ki onlar bazen insanlar- sevginizi suistimal edebileceğini.
Hayatta yanlışın sadece yanlış doğurduğunu anlattı bir arkadaşım, anladım ki yanlış bulduğun ne varsa kesip atmak gerek hayattan çünkü doğru olması için uğraştıkça kendiniz ve zamanınızdan yiyorsunuz sadece.
Büyük sevgilerinde bitebileceğini, hayatın devam ettiğini yüzünüze çarpan rüzgar başınıza geçen güneş gibi benzer bir tabiat olayı ile anlayabileceğiniz gibi sokakta top koşturan çocukların yüzünüzde oluşturduğu tebessüm ile de anlayabileceğinizi gördüm.
Unutmak için bazen içmenin, geceleri yatakta dönüp durmaktan daha iyi olduğunu anladım.
Yol gitmenin beni iyileştirdiğini ve müziğin kulakta değil ruhumuzda olması gerektiğini anladım.
İçimdeki gezgini keşfedip onu beslemenin bana çok güzel hikayeler bıraktığını ve hep bırakacağını anladım.
"Olmuyorsa zorlama", " Boşver" dedikçe aslında bir şeyleri bırakmadığımı aksine kalan şeylere daha fazla tutunduğumu gördüm.
Güzel insanlar biriktirmek hep önemliydi, ama dönüp ardıma bakınca o insanların, gerçekten güzel olduğunu gördüm.
Gidenlere takılmamayı, gelenleri hoş karşılamayı, sevgiyi temel almayı, ama en temele yani merkeze her zaman kendini koymayı öğrendim.
Ben kendini şanslı sayanlardanım, çünkü benim bana sevgisini sonuna kadar veren, hissettiren bir ailem var, elbette onlarla da arada yağmurlu günler yaşıyoruz ama genelde güneşli gidiyor. Çünkü aile demek biri yağmura tutulmuşken ona güneş açtırabiliyorsan değerli. Ailem dediğim insanların içinde kan bağım olmayanlarda var.
Uzun lafın kısası şu;
Ey benim çok sevdiklerim
Kıymet verdiklerim
Beni ağlarken güldüren
Gülerken ağlatanlarım!
Hepiniz iyi ki varsınız,
İyi ki hayatımdasınız.
Bana iyi ki yaşıyorum dedirten
Sizlersiniz.
Teşekkür ederim! !
Hadi bakalım 25 gel şimdi, ne senden korkuyorum, ne de hayattan! Aksine meydan okuyorum yaşayacağım her olumsuzluğu olumluya çevirebileceğime dair, çünkü benim arkam sağlam !