"It's not the destination, it is the journey"
Bilmem bilir misiniz bu lafı, ben uzun yıllardan beri biliyorum ve de sonuna kadar katılıyorum.
Mühim olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisi diyor.
Her birimizin iyi kötü bir hayatı var, inişler ve çıkışlarla dolu. Hayatınız iniş kısmına geçtiğinde kendinize en çok hatırlatmanız gereken şey bir de çıkış olduğu, çünkü biliyor musunuz her hayatta var bunlar. Hep iyi günler yok, her gün güneş açmıyor, ya da her gün mutlu uyanmıyor insan. Sorunlar yaşıyor, ayrılıklar, terkedilmeler/terk etmeler yaşıyor, yanlış zamanda doğru kişiyle karşılaşıyor yahut doğru zamanda yanlış kişiyi buluyor, olmayacak aşklara tutuluyor, aldatıyor/aldatılıyor, affediyor/af diliyor, yanlış işin başında hayatını geçiriyor/doğru işi buluyor, müdürünü sevmiyor/terfi alıyor, beş parasız da kalabiliyor/köşeyi de dönebiliyor, nabız çizgisi gibi bir aşağı bir yukarı devam ediyor hayat.
Ben kötü günlerden korkmayanlardanım, aksine biraz sevenlerdenim o günleri hatta. Kalbimde kırılsa, beş parasız da kalsam, kazık da yesem, verdiğim değeri göremesem de, aldatılsam da eyvallah diyorum, Mazhar' dan öğrendim eyvallah deyince geçip gidiyor. Şaka bir yana gerçekten hayatıma değen herkesi gülümseyerek teslim ettim geçmişe, hiçbiriyle alacak/verecek hesabımız yok, söylenmemiş bir sözümüz ya da yaşanmamış bir günümüz yok. Aksine biten her şeyin vadesi dolduğu için bittiğini düşünenlerdenim ben. Bu yüzden de eksik bir şey kaldığına inanmam bitmişliklerde. En güzeli de bitmiş şeye kafayı takmamam, bir şeylerin bitmesine izin verdiğiniz ölçüde özgür kalıyorsunuz. Bazılarınızın o kadar kolay bırakamadığını da biliyorum, bunun sebebi bana kalırsa çok sevmeniz ya da bağlanmanız değil, ayrılığa hazır olmayışınız. En temel sebebi ise yalnızlığınızdan kaçışınız. Ama tabi sizi de en iyi ben bilecek değilim ya.
Kötü günlerin en sevdiğim yanı ise ardından gelen iyi günler. Unutmayın her kışın sonu bahardır, baharın sonu da yaz tabi. Ve kendinizi bir yaz günü Güney İtalyanın Lecce kentinde yüzünüzü güneşe vermiş, yanınızda dostunuz/dostlarınız/aşkınız ile elinizde en sevdiğiniz şaraptan bir kadeh varken bulduğunuzda, esen ılık rüzgarla içiniz ısındığında yahut denizde oynayan insanların cıvıltıları içinizi çoşkuyla doldurduğunda, yazın kokusu burnunuza buram buram çalındığında, kadehinizi başınızdan geçen kötü günlere kaldırmayı unutmayın derim.
Belki sizin iyi gün tasviriniz başkadır, ama tavsiyem iyi gün resminizi çizin, onu renklerle kuşatın, en az bir boyama kitabı kadar hayatınızın da renklere ihtiyacı var.. Ve o resmi hep içinizde aklınızda saklayın, ne vakit bir kötü günle karşılaşsanız açıp resminize bakın, sizi orada bekleyen o güzel resme. Resim çizmekten ya da hayatı boyamaktan korkmayın.
Gidilecek yeni yerlere, tanışılacak yeni insanlara, başlanacak yeni işlere, yaşanacak yeni aşklara..
Kötü günlerden geçen herkesin gelecek iyi günlerine kaldırıyorum kadehimi ve ekliyorum bağıra bağıra;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
bir diyeceğim var!