sözlerde şöyle diyor;
"Siyah beyaz bir adamdı hayalimdeki resim
Kadehimi fırlattım yüzüne
Kızgınım hiç gelmeyişine
Bilmeyişine hissetmeyişine
Sen orda yoksun
Çağırdığımda susuzluğumda açlığımda sen orda yoksun
Koşsam sarılsam tutunsam yoksun
Ruhumun kara boşluğunda sen orda yoksun
Ne anlamsız ne tuhaftı
Kendime söylediğim yalanlar
Olmayacak bir rüyaya inandım
Hırçınlığım imkansızlığına suskunluğuna uzaklığına”
Kadehimi fırlattım yüzüne
Kızgınım hiç gelmeyişine
Bilmeyişine hissetmeyişine
Sen orda yoksun
Çağırdığımda susuzluğumda açlığımda sen orda yoksun
Koşsam sarılsam tutunsam yoksun
Ruhumun kara boşluğunda sen orda yoksun
Ne anlamsız ne tuhaftı
Kendime söylediğim yalanlar
Olmayacak bir rüyaya inandım
Hırçınlığım imkansızlığına suskunluğuna uzaklığına”
Evren bazen karşınıza bütün gece tartışmaya yetecek bir konuyu şarkı eşliğinde çıkarıyor. Ben sözleri düşünürken Zuzu’ ya vardım, her şeyimi bilir, hatta öyle dilimdedir ki beni yakın tanıyanlar da Zuzuyu bilir. Dedim Zuzu, hatun böyle böyle şarkı yapmış, insan hayatı beş dakikada değişebiliyor, bazen yanında olması gerekenler yanında olmuyor üstelik daha düne kadar oradalarken, bu bir arkadaş, anne-baba-kardeş, ya da sevgili olabilir. Bunları konuşurken bir baktık sohbetimizin ana konusu şu soru oldu;
“Yahu bu sevgiler nereye gidiyor allah aşkına!”
Hayatlarımıza insanlar dahil oluyor, ve sonra yok oluyorlar sanki bir kara delik var ve oraya çekiliyorlar -ki aynısı çoraplarım içinde geçerli fakat onlar için en azından çamaşır makinesından çok pis işkilleniyorum. Yalnızca sevgili için konuşmuyorum bu iş çok daha geniş mevzu, dönemsel yakın arkadaşlıklar kuruluyor, sonra sayfalar kapatılıyor ve bir daha karşılaşıldığında öyle uzak duruyor ki mevzu, dağ şok! (bu geyik dilime pelesenk oldu kusura bakmayın, üst düzey şaşkınlık belirtisi olarak algılayın bu deyimi)
İçinizde bizim gibi sap çöp bırakmadan sonuna kadar seven var mı bilmiyorum, Zuzu ve ben kaptırıyoruz sevince, dünyadaki her şeyden üst tutuyoruz-ki bu gerzekliğimiz yüzünden sevmemeye çalışıyoruz aslında- ama arkadaş, sevgini gösterdiğinde kayıplar başlıyor. Ne zaman ödünler verecek olsak, sonlara yaklaşılıyor. Tabi sonra yine ayağa kalkıp devam ediyoruz Zuzu gibi bir dostu da hepinize dilerim bu arada, ölmedik daha kimse için ikimizde fakat bir de dönüp bakıyoruz ki, ulan tuz parça olmuşuz, hayda yapıştır yapıştırabilirsen şimdi. Vay arkadaş!
Kırgınlıklar insanın üzerine yapışıyor, onları atamıyorsun, kırgınlıklara da takılıp kalmıyorsun illa ki çözüyorsun meseleyi ama eşikten atlamak her kırgınlıkla daha da zorlaşıyor, kazınıyor beynine, kalbine, benliğine.
Ben hep yanındayım diyene tokat atasım geliyor benim, aşığım seviyorum ık bık zık diyene kafa göz dalasım geliyor. Ulan ayrılıyoruz adam sevgiden bahsediyor, yavşak ne diye ayrılıyoruz o zaman biz, niye ümit besen şarkısı trajedisine dönüştürüyorsun durumu? Hadi aşk bitti sevgi nereye kayboluyor? Onca şey yaşanıyor, sabahlara kadar muhabbet, birlikte eğlenmeler, gülmeler, çıkılan tatiller, zor zamanları paylaşmalar, karşılıklı ağlamalar, ee sonra?
Düne kadar can ciğer olduğun insanla yarın sonsuza dek ayrılık yaşıyorsun? o sevgi nasıl pat diye bitiyor? Zamanla nasıl kayboluyor, hiç mi aramıyorsunuz hiç mi aklınıza gelmiyor, görünce tebessüm de mi kalmıyor dudaklarda? içiniz acımıyor mu yiten arkadaşlıklara, ilişkilere? bir daha hiç haberiniz olmuyor o hayatlarda neler olup bittiğine dair, düne kadar onun canı acısa senin elin kanıyordu be, bir anda her şey nasıl değişiyor?
Biriniz yürekli olsun desin ki; aslında o sevgilerin hepsi kandırmaca, ya da, aslında şarkıda dediği gibi sen orda yoksun da biz var sanıyoruz tek taraflı sevgimizi sana da bölüştürüyor sevildiğimizi düşünüyoruz, ya da, adam gibi o sevginin nereye gittiğini açıklasın bana. Adam demişken, bu yazımı da bazı 'adam'lar üzerine alınmasın.
Haydi selametle.