18 Nisan 2017 Salı

K A R A M S A R



Olumsuz hava muhalefetinden bir türlü kalkış yapamayan uçağın içinde beklemek gibi;  karamsar bir halde ülkeyi/dünyayı seyretmek. Ne uçaktan inebiliyorsun, ne varacağın yere gidebiliyorsun.  Biliyor musun, ben çok yoruldum. Karamsar olmaktan, sürekli kendimi endişelendirmekten, yarın yokmuş gibi düşünmekten, aldığım nefesi ciğerlerime kadar çekemeden geri vermekten.

"Özgürlüğün, yaşamının farkına varman olacak"

Sanırım senin de benim kadar ihtiyacın var bu satırlara, benzer endişeleri barındıran tüm diğer insanlar gibi. Senin-benim dışımda gelişen olayların en çok sende-bende kaygı yaratması bana artık tuhaf gelmeye başladı. Ve farkettim ki, yaşamın özünü kaçırıyoruz bir bir. Dünyalar kuruluyor ve dünyalar yıkılıyor, insanlar sağ çıkıyor, yahut kayboluyor içinde.
Endişeye mahal yok, neden biliyor musun;
"şu yaşamak dediğin öyle ümitli bir iş ki sevgilim, insan savaşın ortasında bile hayat kalıntıları bulur kendine, ölmeye değil yaşamaya çalışır var gücüyle"

İşte bu yüzden, artık sen de endişelenme, yaşamını kaçırma, hayatın ucunu bırakma, yazın ortasında kışa dönse de hava, gel benimle biraz dolanalım birlikte başka diyarlarda. Çünkü ne gitmesi ne de kalması sandığın kadar zor değil bu dünya üzerinde.

Mesela şimdi seninle biz, ikimiz; 
Güneye insek, pastırma yazlarından önce, bahar da soluklansak, ikliminde akdeniz olduğu bir yere kaçsak, yaşadığımızın farkına vardığımız toprak parçalarında hüküm sürsek beraber.. ben bohem olsam, sen projelerinle yeni dünyalar kurtarsan, küçük bir kasaba da sanatın içine dalsam, dans ederken kendimi bulsam. 

İçinde eşyadan çok bizim olduğumuz bir evin, güneş gören odalarında kamaşsa gözlerimiz, gözlerin insanda festival telaşları uyandırabileceğini keşfetsek böylece ve ılık rüzgarların geniş perdeleri havalandırıp içeri girdiği pencerelerimiz olsa; camları dünyaya açılanlardan. 

Ben sana yumurta yapsam her sabah, sen kahveyi demlesen. Evin önünde bir portakal ağacı olsa; sabahları kokusu buram buram duyulsa, kahvaltı masası evin en değerli yeri olsa; sohbetlere kucak açan, bizi kelime kelime daha da birbirimize yakınlaştıran. evde bir oda senin mabedin olsa, ben kendi derdime düşsem, öğle sonraları güzel sokakların köşe başlarında buluşsak seninle, biraz dolansak ve derin bir sohbete koyulsak, gördüğümüz birkaç güzel anı fotoğraflasak, ve bu hikayeyi sonsuza uzatsak. . .


Mümkün olabilir mi dersin? 

Neden olmasın :) 
Hadi soluklan biraz, kötü şeyler düşünme.
Mutlu olmak için büyük şeylere ihtiyacın yok seninde.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

bir diyeceğim var!