Gitmek istiyordu,eskiden çok sevdiği, bir an önce gelmek için ailesine türlü türlü bahaneler uydurduğu bu şehirden, artık ağır geliyordu bu şehirde nefes almak, öylesine ‘o’na bürünmüştü ki şehir, şimdi onsuz bir harabeydi, bir hiçti adeta, pişmandı şimdi kız, her sokağa onunla daldığına, her cafede bir iz bıraktıklarına, rüzgar estiğinde ona sarıldığına, güneşli günlerde onunla yürüyüş yaptığına..
ayrıldıklarından beri tek başına yürür olmuştu kız güneş her tepeden baktığında, havanın güzelliği insanın kanına girip her işi bırakmaya zorluyordu, ve havayı ‘o’nunla soluyamamak can yakıyordu.çevresindeki sevgililere bakıp hiç biri bizim gibi değil diyordu kız her defasında, bizim kadar yakışmıyorlar birbirlerine, baksana nasılda uyumsuzlar, onlar sevgili olmayı hak etmiyorlar diyordu.eve dönerken bir şekilde kandırıyordu kendini, güzergahıyla hiç ilgisi yokken kestirme olur diyip dalıyordu çocuğun yaşadığı sokağa, heyecandan titriyordu çocuğun evinin önünden geçerken, karşılaşsalar ne diyeceğini kuruyordu içinden..
ışık yanıyor mu diye kontrol ediyordu eğer geceyse, ve karanlıksa o oda, dünya dar geliyordu kıza, dışarıdaydı işte, başkasıylaydı, eğleniyordu belki de delicesine, aklına bile gelmiyordu o ‘büyük’ aşkı..
oysa ne ‘büyük’ bir aşktı onlarınki, kim tahmin edebilirdi böyle biteceğini.. kız aklından çıkaramıyordu o günü; bardaktan boşanırcasına yağıyordu yağmur, okuldan çıkmışlardı, koşa koşa durağa varmışlardı, oğlan gitmeliydi gelecek dolmuşla, yoksa otobüsü kaçıracaktı, zaten son bir bilet kalmıştı, onu da o almıştı.. ama söylemeliydi gitmeden kıza, dayanamıyordu daha fazla, kız sezmişti durumu heyecandan saçma sapan cümleler kuruyordu, ama çocuk nasılsa dinlemiyordu, ilkokuldaki ilk şiirini ezberler gibi çalışmıştı buna, etkileyici konuşacak ve hayır kelimesini duymayacaktı, ‘bilmiyorum’ a razıydı ama hayır olmazdı..dolmuş 10 dakika sonra varacaktı, ve de zamanı gittikçe daralmaktaydı.
‘bir şey söylemeliyim sana’ dedi biraz sonra, kız yere eğdiği kafasını kaldırıp baktı ıslak ıslak, öyle tatlı bir tebessümle ‘dinliyorum’ demişti ki, unutmuştu çocuk ezberini..
‘ben, şeyy, ben aslında düşünmüştüm söyleyeceklerimi ama unuttum şimdi.. off..
Ben… ben, ben seni seviyorum!’
Susup kaldı sonra orada, sanki diline felç inmiş gibiydi, konuşmak istiyor ama tek bir ses çıkaramıyordu..2dakika sonra tekrar başlayabilmişti konuşmaya, ‘biliyorum daha çok bir zaman geçirmedik beraber, tanışalı 2hafta oldu henüz, ama sen hayatıma girdiğinden beri, sabahları uyanmak için bir sebebim oldu, her gün o okula değil sana geliyorum ben, ders bitsin de zaman bize kalsın bir an önce istiyorum, seninle 5 dakika daha fazla geçirebilmek için kendimi paralıyorum, ben komik bir şey söylüyorum da gülüyorsun ya hani bana, dünyalar benim oluyor o anda..ve bir başkası gelip seni gülümsettiğinde kıskanıyorum seni çocukça, paylaşamıyorum adeta.. ben sana aşık oldum, neden diye sorma, çünkü çok düşündüm ama bir nedeni yok, bu yüzden sahici..’
Kız duydukları karşısında çok mutlu olmuştu, çünkü o da çocuğa tutulmuştu, mevsim onun için bahardı şimdi, içinden şarkılar söylüyordu, çocuğa bir cevap vermeyi unuttuğunun farkında değildi..
Sonra birden çocuğun ‘lütfen bir cevap ver artık’ diyen gözleriyle karşılaştı, panikledi bir an ve ‘evet’ diye bağırdı, gülüştüler birlikte, dolmuş 1 dakika sonra gelecekti, çocuk sımsıkı sarıldı kıza, tam 1dakika boyunca..dolmuş geldiğinde, çocuk ‘seni çok seviyorum, görüceksin bak, bambaşka olacağız biz’ dedi ve binip gitti..
Sonraki günleri ve ayları müteakiben, gerçekten de farklı olmuşlardı diğerlerinden, sadece sevgili değillerdi, çok yakın iki arkadaşlardı aynı zamanda, birlikte gülüyorlar, her şeyi birlikte keşfediyorlar, birlikte bisiklete biniyorlar, yürüyüşlere çıkıyorlar, yürüyüşlerden geliyorlar, birlikte uyuyorlar, birlikte dans ediyorlar, birbirlerine yemekler yapıyorlar, kalabalığın ortasında birbirlerine deli olup, sadece bir öpücük için kalabalıktan kaçıyorlardı, görenleri ‘aşk’a imrendiriyorlardı.
En makyajsız ve en pasaklı halleriyle bile aşıklardı birbirlerine, dünyaya birlikte olmak için gelmişlerdi sanki, ihtiyaç yoktu başka hiçbir şeye..
Büyük laflar ediyordu çocuk, ‘sensiz ben ne işe yararım’ diyordu, ‘her şeyimsin benim, olurda bir gün gidecek olursan beni de al yanına, bak işte bu kadar çaresizim sevgim karşısında, biz hiç bitmeyelim istiyorum’.. kız sakinleştiriyordu çocuğu ‘merak etme, bizim aşkımız gerçek ve de bitmeyecek..’’
Kız hala inanamıyordu bunları düşününce, nasıl olmuştu da aldatmıştı çocuk onu, böylesine severken nasıl yokluğunu fırsat bilmiş ve bir sabah gözlerini daha iki gündür tanıdığı diğer kızın yanında açmıştı? Böyle mi bitecekti sevgileri, bu kadar farklıyken herkesten, nasıl böylesine aynı bitebilirdi diğer ilişkilerle? Anlamıştı bir şeyler olduğunu kız daha dönmeden, mahcuptu çocuk onunla konuşurken, aldatabilirdi ama yalan söyleyemezdi ruhunun diğer yarısına, geldiği gün konuştu kızla, yüzünde son bulan acı bir tokatla ve birkaç gözyaşı eşliğinde terk etti kız oğlanı..
Affedilir gibi değildi bu yaptığı oğlanın, bir daha güvenmek mümkün değildi artık, eskisi gibi olamazlardı, ‘sıradan’laşmışlardı çoktan, peki niçin nefret edemiyordu kız?
Ona en büyük acıyı yaşatan bu üç kuruş etmez heriften zerre nefret edemiyordu, hatta kötü tek bir anıları gelmiyordu aklına, neden diyordu sonra, neden yaptın bize bunu?
‘bir anlık bir şeydi, anlamsızcaydı’ demişti oğlan, iki senelik ilişkileri ‘bir an’da bitivermişti..
Yok diyordu kız, olamaz, onu hala sevmemeliyim, neden hala onun evinin önünden geçiyorum ki? Neden sabahlara kadar uyuyamıyorum, resimlerimize nasıl olurda kıyamam hala? Bana bu kötülüğü yapan birini nasıl olurda söküp atamam içimden? …
Sahi aşk affedebilir miydi her şeyi cidden? Korktuğumuz şey başımıza geldiğinde, sevgilimiz bizim için dönülmesi güç bir hata yaptığında, onurumuzu, gururumuzu bir kenara bırakıp dönebilir miydik ona gerçekten? Deneyebilir miydik yeniden?
Kız kendine inanmakta zorlanır olmuştu, ‘o’nu her gördüğünde, o şirinlikleri geliyordu aklına, hani bir kere çok kızdırmıştı da, affet demek için onlarca uçan balona üzgün suratlar çizip göndermişti ya penceresinin önünden, nasılda sevinmişti kız, affedivermişti birden..
Şimdi milyonlarca uçan balon kâr etmezdi aslında ama, yine de istiyordu içinden, bir şey yapsa da yine elimde olmadan affetsem onu diyordu..
Haftalar olmuştu, ama yüzüne bile bakamıyordu çocuk kızın, ‘susmaktan başka yolum yok’ diyordu, oysa kız konuşsun istiyordu, yeter ki iki çift laf etsin, belki bozup atardı kız, ama konuşmalıydı çocuk yine de yılmadan,çıkıp gitmemeliydi kızın hayatından..
1 ay dolduğunda beklemeyi kesti kız, artık kalamazdı bu şehirde, kendine yeni bir sayfa açabilmesi için yeni bir şehir gerekliydi, 1hafta önce başlatmıştı işlemleri, gidecekti..
Kendine bir söz vermişti, acısını dindirecek ve geri dönmeyecekti, çocuk için bitmişti belli ki, artık onun için de bitecekti.son kez gezdi şehri, son bir defa gidip oturdu o çok sevdikleri mekana, ‘o’nu son defa hatırladı, alaycı bir gülümseme takınıp, ‘çok büyüktük bu kente sığamadık’ diye geçirdi içinden, son defa geçti çocuğun evinin önünden..kız uçağına yetişmek için taksi beklerken çocuk yeni çıkmıştı evinden, 5dakika önce öğrenmişti kızın gideceğini, kız pek kimselere söylememişti, koşarak gidiyordu kıza, kendisinin en güzel yanı terk ediyordu bu şehri, gidip ona dur demeliydi..taksi gelmişti, eşyalarını yükledi bagaja, son bir kez baktı etrafa, hoşça kal ‘aşkım’ dedi ve taksiye bindi, tam o sırada çocuk köşeyi döndü, taksi çalıştı, ve kız gitti, çocuk seslendi ama duyuramadı kendini, bir başka taksi çağırıp havaalanına gittiğinde artık her şey için çok geçti..
Geride bir aşkın sonuna kadar yaşanamamışlığı kalmıştı, çok önce söylenmesi gereken sözler, pişmanlık uyandırıyordu şimdi çocukta, insan söyleyemeyip içinde bıraktıklarını unutamıyordu asla!
bir daha ulaşamadı çocuk kıza, ve devam etti kız olmadan hayatına, ölmedi aşkından, pişmanlığı yeteri kadar yakıp geçmedi canını, bir daha asla aynı heyecanı hissedememiş olmasıydı en büyük cezası..
perde kapandı ve bitti aşkları..
şarkısı