25 Kasım 2010 Perşembe

ortak acılarımız..

ortak acılarımız var bizim, hepimizin başına gelen cinsten..
ortak şaşkınlıklarımız var aynı zamanda, herkesin hayret ettiği türden.
nasıl da sevmiştik o 'eski' sevgiliyi biz bir zamanlar, nasılda ölmüştük aşkından, şimdi ne kadar da uzaktık bir zamanlar ki hayatımızın anlamından..


birden yabancılaşıyorduk birbirimize, sevdiğim adam bu olamaz diyorduk, 'baksana şuna, nasıl da umursamaz, nasıl da karaktersiz, o değil miydi şu kız için atıp tutan, şimdiki kankasının ardından nasıl da söverdi bir zamanlar, nasıl yani nefret ederdi bu çocuktan şimdi birlikte mi takılıyorlar??'
evet herkes değişmekteydi, iki insan ayrılınca başkalaşmaktaydı işler.
erkek eski sevgililerini eklemekteydi, kızın en sinir olduğu o sürtük şimdi erkeğin facebook arkadaşıydı, ve evet kız da kabul etmekteydi kendinden hoşlanan çocukları birbir, ilgi iyi gelmekteydi çünkü, kendine olan özgüveni patlama yapmalıydı bir ayrılık sonrası, bu yüzden çok daha bakımlı ve güzel olmalıydı, erkek spora gidebilirdi parasını clublarda çar çur etmek yerine mesela, kız o çikolataları almak yerine yeni birkaç parça kıyafet alabilirdi kendine, karşılaştıklarında güçlü durmalılardı sonra birbirlerine karşı, ' hayatıma bu denli iyi devam ediyorum işte, bak peşimden koşan ve senden 5kat daha iyi olanları görüyorsun değil mi, sen bana layık olamadın oğlum' izlenimi çizmelidi kız, ' benim hayatım da son derece farksız seninkinden, sanıyor musun evde ağlıyorum senin için, bitti bak, bende günümü gün ediyorum işte, seni 5e katlamazlar belki ama günü geçirmek için de fena değiller hani' demeliydi erkek, ikisi de 'onun gibisini bulamam bir daha' dedirtmeyi istiyordu içlerinden, intikam almaları gerekliydi birbirlerinden, hele ki terkedenden! 


işin matematiği basitti halbuki; iki insan tanışıyordu bir yerde, anlaşıyordu güzelce, bir müddet takılıyorlardı birlikte, ve de aşık oluyorlardı birbirlerine, sonra doludizgin yaşıyorlardı aşklarını, bitiyordu aşkları bir gün geldiğinde, sonrasında ise yolda görüp tanımadıkları insanlardan bile daha yabancı oluyorlardı, en çirkin yönlerini gözler önüne seriyorlardı, 'acı'masızca saldırıyorlardı..
acı içinde kıvranırken daha da batıyorlardı melankoliye, yok diyorlardı, geçmeyecek, onu asla unutamayacağım..

oysa ki bir önceki içinde böyle söylemişlerdi, şimdi o 'eski' en büyük aşkları nasıl oluyordu da bir şey hissettirmiyordu, söylebilecekleri tek şey 'bir zamanlar ne çok sevmiştim seni' oluyordu..bitiyordu işte, her aşk elinde sonunda bitiyordu, hata gözümüzde büyütmekti aslında, şimdi aşığım ama yarın ne olacağını kim bilebilir ki demek gerekiyordu ama kimse cesaret edemiyordu bunu söylemeye sanki günahmış gibi bir başkasını sevebilme ihtimali, bir başkası ile beraberken..

hayat aslında son derece güzeldi, aşık olunacak nice insanlar vardı dışarıda, pişman olmadan yaşamaya çalışmaktı en doğrusu, içinde bırakmadan, biraz cesurca, ama aptallaşmadan..
eğer gün güneşliyse dışarı çıkmaya değerdi.. bilinmesi gerekliydi, bitecekti bu acı, alışılacaktı önce 'yok'luğa, bir zaman sonra gördüğünde bir şey hissedilmeyecekti, tıpkı o 'eski' sevgililer gibi olacaktı 'o' da, resmini gördüğünde 'hiçbir şey' hissetmediklerinden.. ve yine sevilecekti birileri, aşkından ölmeyecekti kimseler, ve hayat böyle sürüp gidecekti.. o yüzden acıya saplanıp hayatı daha fazla ıskalamanın yoktu bir manası..
yine baharlar gelecekti, hemde daha çoşkulu bir şekilde... ;)
sing sang song..                                                   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

bir diyeceğim var!